Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yavuz Sultan Selim
Dedesi Fatih Sultan Mehmed gibiydi: Ya istediğini alacak, ya da uğruna ölecekti. Çöl gündüzleri elli derece sıcak, geceleri eksi elli derece soğuktu. Uçsuz bucaksız kum cehenneminde zehirli mahlûklar kaynıyordu. Üstelik zemin çok yumuşak olduğundan ağır topları geçirmek son derece zor oluyordu. İşte bu yüzden tarihin kaydettiği en büyük cihangirler çölün önünde pes etmişlerdi: Meselâ Büyük İskender deniz yolunu seçmiş, Cengiz Han'la Timur Han ise çölün eteklerinden geri dönmüşlerdi. Yavuz Padişah ise şartlara teslim olmadan ilerliyordu. Geceleri çölü sulatıyor, ağaç silindirlerle ezdiriyor, böylece sertleştirilen zeminden top arabalarını ve diğer ağırlıklarını geçiriyordu. O bitmez tükenmez bir umutla kutsal hedefine kilitlenmişti, ayrıntılara kafasını takmıyordu. Üstelik askerini yüreklendirmek için sık sık attan iniyor, elli dereceye varan sıcaklık altında yaya yürüyordu. Bir gün yürüyüşü uzun sürdü. Vezirler ve hocalar perişan oldular. Çok sevip saydığı hocası İbn-i Kemal'e gidip, Padişahı, ata binmeye ikna etmesini rica ettiler. İbn-i Kemal ricayı Padişah'a iletince, Yavuz Sultan Selim hayretler içinde hocasına baktı. İlerisini göstererek sordu: "Onu görmüyor musun Hocam?.." Hoca dikkatle ön tarafa baktı, çöl bom boştu: "Kimi?" diye sordu ister istemez. "Önümde yürüyeni" dedi Yavuz Padişah, "Resulüllah önümde yaya yürürken ben nasıl ata binerim!.." Bilin ki: Doğru ve meşru hedefe yürüyenlerin öncüsü Resulüllah'tır. Bilin ki: "Yol taşlı, çukurlu, engebeli, kumlu, bozuk, zor diye yürümekten vaz geçenler, hiçbir zaman hedeflerine ulaşamazlar."
Sayfa 154 - Nesil Yayınları, 17. Baskı, Mart 2016Kitabı okudu
·
174 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.