Yaklaşık 20 gün süren ve beni çokça yoran bir kitap ile karşınızdayım... Ayrıca bu benim buraya kaydettiğim 100. kitap! Daha nice yüzlerce kitap kaydetmeyi diliyorum. En büyük hayallerimden biri de kendime ait bir evim olduğunda odamın bir duvarını boylu boyunca kaplayan ve içi ağzına kadar dolu bir kitaplık... Umarım bir gün gerçekleşir :)
Bu benim okuduğum ilk 
Stephen King kitabıydı. Aşağı yukarı yazarın dilini tahmin ediyorum ve her ne kadar bu kitap beni biraz yorsa da yazarı okumaktan vazgeçmeyeceğimi söyleyebilirim. Korku, macera, fantastik gibi türleri okumayı severim aslında, ve yazarın daha başarılı bir sürü eseri olduğuna inanıyorum. Peki bu eseri neden seçtin diye sorarsanız, cevabım 'feminist ruhumdan dolayı' olur. Konusunu okudum ve konusu çok ilgimi çekti, almadan yapamadım...
Gerçekten yazarın hayal gücü çok gelişmiş ve aslında zekice kurgulanmış bir kitap. Beni yormasının nedeninin çok fazla yabancı karakter olması ve kitabın çok kalın olmasına bağlıyorum. Konusu çok güzel, yazarların birlikte oluşturduğu dil de oldukça akıcı, edebi bir dile sahip bir eser değil zaten ancak bence bu konu 750 sayfa değil de 350-400 sayfada işlenseymiş çok daha akıcı ve sürükleyici bir eser olabilirmiş.
Bir de çok fazla karakter var, gerçekten. Kitabı açtığınız gibi sizi üç sayfalık bir karakter tanıtımı karşılıyor. Ve yabancı olduğu için isimler çok aklımda kalmadı benim açıkçası, zorlandığımı itiraf edebilirim. Ancak o üç sayfalık karakter tanıtımı da insanın gözünü epeyce korkutuyor bence. Hala kitabın biraz daha kısa olabileceğini düşünüyorum sanırım.
Bu arada konusunun gerçekten Hollywood filmlerine uygun ve ilgi çekici bir örnek olduğunu düşünüyorum. Bilmiyorum filmi var mı ancak eğer yoksa film yapımcıları için keşfedilmemiş bir cevher olabilir.
Konusu da şu şekilde, yavaş yavaş kitabın içeriğinden de bahsetmiş olayım; bir gün dünyada sadece kadınların etkilendiği bir hastalık ortaya çıkar. Kadınlar uyuduklarında bir daha uyanamamakta ve yüzlerini örümcek ağına benzer beyaz bir madde kaplar. Dünyanın başka bir kısmında başlayan hastalık Dooling isimli kasabaya gelmez diye düşünen kasaba sakinleri, rahat rahat hareket ederlerken hastalık bir anda Dooling'i de kasıp kavurur. İşin kötü yanı, burada bir de kadınlar hapishanesi vardır. Genel olarak bu çerçevede kitap şekilleniyor. Bu ufak giriş bile bence ilgi çekmeye yeter ama kitaptan da çok ufak bir parça sizinle paylaşayım ki daha çok aklınızda bir şeyler oluşsun:
"Bunun sonucu olarak müzik dinlemeyi televizyona tercih eden birçok anne küçük çocuklarını öğle uykusuna yatırmış, çocuklar uykuya daldıktan sonra kendileri de şöyle bir uzanmıştı.
Uyumak ve rüyalarında kendilerininkinden farklı bir dünya görmek için.
Kız çocukları da bu rüyalarda onlara katıldılar.
Erkek çocukları katılmadılar, bu rüya onlar için değildi."
Bu arada bu kitabı Stephen King, oğlu 
Owen King ile birlikte yazmış. Kitabı seçerken bu da çok hoşuma gitmişti. Ufak bir bilgi olarak burada kalsın.
Kitabı okurken bir yandan da aklıma pandemi günleri geldi. Özellikle Frank ve Elaine'in kızları Nana için hastaneye gittiklerinde oradaki mahşer gününün tasviri... Korkunç günlerdi ve bu benzerlik beni eskiye götürdü. Ki düşündüğümüz zaman çok yakın gibi geliyor ama beş yıl olmuş...
Kitapta kadınlar ve erkekler arasındaki zıtlıklardan ve çok keskin çizgilerden bahsederek çok fazla genelleme yapılmış. Açıkçası katıldığım yerler de oldu, katılmadığım kısımlar da. Ama bu cinsiyetle alakalı konularda genelleme yapılmasını çok doğru bulmuyorum. Her insanı kendi özelinde değerlendirmek gerekir bence. Cinsiyeti, onun karakterini tamamen belirlemez.
Genel olarak yorumum bu şekilde. Kitabı sevdim ve okumayı düşünenlere tavsiye ederim ama Stephen King'in daha içine çeken ve övülen bir sürü kitabı var, onlardan başlarsanız daha çok sevebilirsiniz.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Herkese iyi okumalar.
·
46 görüntüleme
Bir insanın her incelemesi mi harika olur...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.