Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Kapalı gözleriyle halklarının nöbetini tutan bu uykulu devlet, gerçek anlamda sertlik ve zorbalık rejimi bunalımları da geçirmekteydi; ipin ucunu her kaçırışında ve hiçbir çare bulamayışında durum böyle oluyordu. O zaman devlet, polis önlemleriyle, savcılıkla ve mutlakıyetçi düzenlemelerle işe karışıyor, ama hemen biraz sonra karşılaştığı büyük direnişten korkup geriye çekiliyor ve kendi organlarını yadsıyordu... bu devletin ruhu, iradedışı bir mutlakıyetçilik diye adlandırılabilir; çünkü bu devlet, nasıl yapılacağını bilseydi, aslında demokratik davranmayı isterdi. Ama kimdi bu devlet? Ona kendi içersinde dokusunu kanının gücüyle hep tazeleyebileceği bir iskelet sağlayabilecek, bir bütün oluşturan bir ulusun ya da gönüllü bir araya gelmiş uluslar topluluğunun taşıyıcılığından yoksundu, sivil toplumda oluşabilecek ve, herhangi bir sorun bağlamında belli bir güç kazandığında devlete girebilecek herhangi bir ruhtan beslenmiyordu; memur kitlesinin yeteneğine ve bazı başarılı işlere karşın, aslında bu devletin beyni yoktu, çünkü merkezi irade ve düşünce oluşumu eksikti. Anonim bir yönetim organizmasıydı; aslında bir hayaletti, yasal etkilerin eksikliği yüzünden yasal olmayan etkilerin egemenliği altına girmiş maddeden yoksun bir biçimdi..."
·
12 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.