KÜÇÜK çocuklara hikâye okurken karşımıza çıkan en çarpıcı şey, dikkatlerinin acımasız
dağınıklığıdır (promiscuity). Bir an için yetişkinin virtüöz gösterisinin içine düşmüşlerdir
tamamen, bir an sonra pencerenin önünden bir güvercin uçar ve hop, onun peşine düşerler. O an
için sanki hikâye hiç olmamış gibidir, ikiniz arasında hiçbir özel ya da dışlayıcı ilişki yokmuş
gibidir. Kendinizi sabrı taşmış, öfkeli, yılmış, hatta sömürülmüş gibi, başka bir deyişle terk
edilmiş gibi hissedersiniz.
İki dakika sonra çocuk hiçbir şey olmamış gibi, ya da başka bir kitabı sürükleyerek gelir; bu
kitap onun ilgisini çekebilir ya da çekmeyebilir. Çocuğun ilgisinin hareketliliği, ilginç olmanın
nasıl bir şey olduğu konusundaki fikirlerimizi karıştırır. Küçük çocuklar bir sonraki en hoş şeyin
zevkini çıkarabilirler. Ancak ilkel bir sanat olan nesnelere ve insanlara olan ilgiyi kaybetme
eğiliminin kendisi de kolayca kaybedilir. Adab-ı muaşerete uygun davranmak, bu bir sorun
değilmiş gibi, duygularımızı sürekli kılabilirmişiz gibi, dikkatimize güvenilebilirmiş gibi
yapmanın en iyi yoludur.