Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kudüs'ün en güzel yapısı Almanların, ikinci güzel yapısı yine onların, en büyük yapısı Rusların, bütün öteki binalar İngilizle- rin, Fransızların, hep başka milletlerin idi. Gür sakalları baharat kokan Dürziler; saçları örgülü Yahudiler; elleri meşinleşmiş urban ve entarili Araplar, hepsi; Türk ordusu, Kanal'a doğru giderken dar Suriye ve Filistin kıtasında iki safa ayrılmış: - Geç yiğidim, geç! diyordu. Fakat bir avuç Türk, bütün kıtayı tuttu. Koskoca çölü, yapı ve bahçelerle donattık. Geç kalmıştık. Artık ne Suriye ne de Filistin bizim idi. Rumeli'yi kaybetmiştik. Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk. Tamamıyla Batılaşmak ve sonra da Halep'ten Kızıldeniz'e doğru nüfus, teknik ve sermaye ile taşmak lazımdı. Biz ise Anadolu'yu aşıp Halep kapısını vurduğumuz zaman, bayındırlık ve kalabalık görmeye başlıyorduk. Halep, büyük bir şehir, Şam büyük bir şehir, Beyrut büyük bir şehir, Kudüs büyük bir şehir ve hepsi yabancı idi. Lübnan havası, bize Dobruca havasından yüz kat daha yabancı idi. Fakat her yere: - Bizim diyorduk. Şam, evimiz kadar bizim. Lübnan bahçemiz kadar bizim... Bu tasarrufs ve hüküm hissinin bize damarımızdaki kandan geldi- ğine şüphe yoktu
Sayfa 44
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.