böylelikle uyuyamamaktan korkmaz hale geldim. korkacak hiçbir şey yoktu. çok daha olumlu taraflarını düşünmem yeterliydi. işin özü, uyuyamamanın yaşamımı genişlettiğini düşündüm. gece ondan sabah altıya kadar olan zaman aralığı yalnızca bana aitti. bu, bir günün üçte birine denk gelen zaman, bugüne kadar “uyku” diye, “sakinleşmek için tedavi biçimi” diye adlandırdıkları eylem tarafından tüketiliyordu. fakat bu süre artık bana aitti. hiç kimseye değil. bana. ben o zamanı dilediğimce kullanabilirdim. hiç kimse tarafından rahatsız edilmeden, hiç kimsenin taleplerine maruz kalmadan. evet öyle, tam anlamıyla genişletilmiş bir zaman. yaşamımı üçte bir oranında genişletmiştim.