Montaigne, kendisini neredeyse
iki yıl boyunca karısından, kulesinden, vatanından ve çalışmalarından, kısacası kendisinin dışında her şeyden uzaklaştıracak olan uzun bir yolculuğa çıkar.
Bu, maviliklere açılan bir yolculuktur; sırf yolculuk için, daha iyi deyişle yolculuğun zevki uğruna yapılan bir yolculuktur. O zamana kadar Montaigne'in yolculukları mahkemenin, sarayın isteğiyle ya da işler gereği yapılmış, yarı görev yolculukları niteliğini taşımıştır.
Bunlar, daha çok gezintiler olmuştur - şimdiki ise gerçek bir yolculuktur; hedefi ise Montaigne'in sonrasız hedefinden, yani kendini bulma hedefinden başkası değildir.
Montaigne'in belli bir amacı yoktur; yolculukta neler göreceğini bilmemektedir; önceden bilmeyi de istememektedir; nereye gittiğini soran çıktığında da neşeyle şu karşılığı vermektedir: "Yabancı diyarlarda ne aradığını bilmiyorum, fakat neden yuvadan kaçtığımı çok iyi biliyorum."