"Abdülhamid'in sözlerinde, sükûtlarında, dudaklarının hareketlerinde, vücudunun birden kımıldayışlarında, ürpermelerinde, yüzünün kararırcasına sararmasında, gözlerinin parlayışlarında ve donuklaşmalarında bütün ruhuna yalnız bir duygunun hâkim olduğu fark edilebilirdi: Korku! Sebepsiz, mantıksız, şifa bulmaz bir korku! Gördüğü, geçirdiği haller, vakalar onu etrafındakilerden, herkesten itimatsızlığa sevketmişti. Bu itimatsızlık onun devrini bir "korku saltanatı” hâline getiren en kuvvetli sebeplerden biri olmuştur.”