Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Pupa Hava, fantastik öykü ( 1 Kısım )
Pupa Hava, fantastik öykü tarzında yazıldığı halde, temelde rahat okunan bir romandı. On yaşındaki bir kızın anlattığı bir öykü şeklinde kurgulanmıştı. Zor sözcükler olmadığı gibi, yalın bir ifadeyle, mantık oyunlarına kaçılmadan yazılmıştı. Uzun uzadıya açıklamalar da, muğlak ifadeler de yoktu. Öykü, baştan sona kız tarafından anlatılıyordu. Kızın sözcükleri anlaşılabilir, yalın, çoğu durumda insanı rahatlatan sözcüklerdi, ama pek çok yerde olup bitenlerle ilgili bir açıklama getirmiyordu. Kız, kendi gözleriyle gördüklerini akışa uygun bir şekilde anlatıyordu yalnızca. Şimdi ne oldu acaba? Bu ne anlama geliyor? diye düşündürtmüyordu. Kız yavaşça, fakat anlatılan öyküye uygun adımlarla ilerlemeyi sürdürüyordu. Okur, onun bakışlarını ödünç almış gibi kızın adımlarına ayak uyduruyordu. Çok doğal bir şekilde. Sonra okur bir farkına varıyordu ki, bambaşka bir dünyaya girivermiş. Burası olmayan bir dünyaya. Little People’ın havadan pupa yaptıkları dünyaya. Daha ilk on sayfasını okuduğunda, metin Aomame’yi çok güçlü bir şekilde etkilemişti. Eğer o metni Tengo yarattıysa, gerçekten yazma dehası var demekti. Aomame’nin bildiği Tengo, daha çok matematik dâhisi diye tanınırdı. Bu çocuk bir mucize, denildiği de olurdu. Yetişkinlerin bile çözemedikleri zor matematik problemlerini, sıkıntı çekmeden çözebilirdi. Matematik dersindeki kadar olmasa bile diğer derslerde de çok iyiydi. Hangi konuda olursa olsun, diğer çocuklar yanına bile yaklaşamazlardı. İri cüsseliydi, spora da yatkındı. Fakat yazma konusunda yeteneği olduğuna dair Aomame’nin belleğinde bir şey kalmamıştı. Herhalde o dönemde bu yeteneği matematiğin gölgesinde kalmış, pek fazla dikkat çekmemişti. Kızın anlattıklarını olduğu gibi metin haline getirmekten başka bir şey yapmamış da olabilirdi. Metnin özgünlüğüne fazla bir katkısı yoktu belki de. Fakat Aomame katkısı olduğunu hissedebiliyordu. Metin, ilk bakışta basit ve naif görünmekle birlikte, dikkatle okuyunca oldukça ince bir kurguyla düzenlendiği anlaşılabiliyordu. Fazladan yazılmış tek bir cümle bile yoktu, ama aynı zamanda gerekli olan her şey yazılmıştı. Niteleme özelliği taşıyan ifadeler en aza indirilmiş, betimlemeler yerinde ve renkli bir şekilde yapılmıştı. Fakat her şeyden öte bu metinde muhteşem bir ritim hissediliyordu. Seslice okunmasa bile, insan orada derin bir tınıyı algılayabiliyordu. On yedi yaşındaki bir kızın içinden geldiği gibi yazdığı bir metne benzemiyordu. Aomame bunu tespit ettikten sonra, gerisini dikkatlice okumayı sürdürdü. Başkahraman on yaşında bir kız çocuğuydu. Kız, dağların arasındaki küçük bir topluluktan geliyordu. Kızın annesi ve babası da o toplulukta, başkalarıyla ortak bir yaşam sürüyorlardı. Kardeşi yoktu. Kız doğduktan hemen sonra oraya getirildiğinden, dışarıdaki dünya hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi. Verilen günlük ödevlerle uğraşmaktan, üç kişilik küçük aile bir araya gelerek keyifle konuşma fırsatı pek bulamıyordu, ama yine de samimi bir ortamları vardı. Gün boyunca kız oradaki ilkokula devam ediyor, anne babası çoğunlukla tarımla uğraşıyordu. Zamanları olduğu müddetçe çocuklar da tarım işlerine yardım ediyordu.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.