Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

KAYDEDİLMEYEN DERDİN TEDAVİSİ OLMAZ
Yaşımız ilerledikçe hafızamız daha uzaktaki şeylerin işgaline uğradığına göre, eski hayaletler yeniden peydahlanacak demektir. Öyleyse delirme ya da unutuş, doğal tepkiler olsa gerektir. Sizce de öyle değil mi? Hayatım hakkında hatırladığım her şeyi anlatmaya çalışmamın nedeni budur belki de. Bunları bilmediği için oğluma, unutmaya başladığım için kendime anlatıyorum. Ama hafızanın yaratıcı işlevler gördüğünü düşünmek hoşuma gidiyor. Yalmzca hatırlayamadığını ya da tam olarak kavrayamadığını uydurduğu için değil. Bana göre, iyi bir hafiza kendi kendine şunu sormalıdır: Bana yapılanla ne yapabilirim? Anılarım beni neye dönüştürüyor? Beni nasıl yeniden üretiyor? Sanırım sürgünde öğrendim bunu. Ve burada, Yoshie ile. Etrafınızda her zaman size biraz olsun unutmanızı tavsiye eden insanlar olur. Bazı şeyleri hatırlamamanın daha iyi olduğunu söyleyen. Ne var ki, tavsiye edilen şey, sizi çözümsüzlüğe sürükler. Çünkü ifade edilmeyen bir travmanın üstesinden gelinemez. Tam anlamıyla yatışması sağlanamaz. Not etmediğiniz, sizi uyumaktan ya da başka bir şey düşünmekten alıkoyan fikirler gibi. Nur içinde yatsın, şöyle derdi terapistim: Kaydedilmeyen derdin tedavisi olmaz. Alanında isim yapmış biriydi. Bir seferinde, bu ilkeyi soykırıma nasıl uygulayabileceğimizi sordum ona. Ona göre, ilk kuşak için ifade edilemeyen bir şeydi soykırım. Ortada sözcükler yoktu. İkincisi kuşak için adı anılamaz bir şeydi. Uygunsuzdu. Üçüncü kuşak içinse, düşünülemez bir şeydi. Yaşanmış olması ya da bir daha düşünülemez bir şeydi. Yaşanmış olması ya da bir daha yaşanması mümkün olmayan şey. Bu safhaların hangisindeyiz biz?
Sayfa 248Kitabı okudu
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.