Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

168 syf.
10/10 puan verdi
"Bu romanı büyük bestekârımız Eyyubi Bekir Ağa'nın ruhuna ithaf ediyorum" AHT Mahur Türk müziği makamlarının en önemlilerinden biri, Tanpınar'ın romanlarında Ebubekir Ağa'nın, Dede Efendi'nin ve Neşati'nin mahur besteleri geçiyor. “Gittin amma ki kodun hasret ile cânı bile İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı
Mahur Beste
Mahur BesteAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 20236,3bin okunma
·
3 artı 1'leme
·
329 görüntüleme
Funda A. okurunun profil resmi
Bibliyofil
Bibliyofil
Hocam bunlar Kara Kitap'tan, Beyaz Kale'ye bakamadım bu akşam. Şunu belirteyim Pamuk benim için zor bir yazar son okuduğum iki kitabında da kendimle cebelleştim bitirmek için. Tanpınar'ı okurken bulutlara yükseltiyor gibi hissediyorum akıp gidiyor, Pamuk'ta faytona binmiş gibi içim dışıma çıkıyor kafam allak bullak😁 Benim için erken olduğundan olabilir belkide. Keyifli okumalar 🍀💞📚
Funda A. okurunun profil resmi
Bibliyofil
Bibliyofil
Günaydın hocam, çok mu iddalı bir cümle olmuş? Böyle bir cümle için bu alanda daha uzman olmak gerekebilir, bilemedim şimdi😁 Bende oluşan 'a bunu daha önce okumuştum bir yerlerde' hissiydi, insan okuduklarından etkilenebilir bu doğal hatta yazarsa edebilir bence buda öğrenmenin bir yolu, benzer olmasında bi beis görmüyorum. Demek ki Pamuk kitaplarını bir daha gözden geçirmem gerekiyormuş, akşam bakıcam sizin için🙋💞
Bibliyofil okurunun profil resmi
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
bahsettiğiniz kitapları merak ettim.. Özellikle aynalar ile ilgili cümleleri..
Funda A. okurunun profil resmi
Bibliyofil
Bibliyofil
Yüzünün üzerindeki harflerin işaret ettiği şeyin bir yanılsama değil, gerçek olduğuna karar verince Galip, aynanın karşısından çekilip koridora çıktı. Sonraları "dehşet" diyeceği şeyin suratının bir maskeye, bir başkasının yüzüne, bir işaret levhasına dönüşmesinden çok, bu levhanın gösterdiği şeyle ilgili olduğunu sezmişti artık. Çünkü en sonunda güzel oyunun kurallarına göre herkesin yüzünde vardı bu harfler. O kadar emindi ki bundan, bir avuntu olarak bile görebilirdi bunu, ama koridordaki dolabın raflarına bakarken, içinde öyle derin bir acı yükseldi, Rūya'yı ve Celâl'i öyle bir özledi ki, ayakta durmakta güçlük çekti. Sanki gövdesi ve ruhu kendisini işlemediği günahlarıyla bırakıp gidiyordu, sanki bütün belleğinde yalnızca yenilgi ve yıkımın sırrı vardı, sanki herkesin unutmak isteyip mutlulukla unuttuğu bir tarihin ve esrarın bütün keder ve anısı kendi belleğine ve omuzlarına kalmıştı. Daha sonraları, aynaya baktıktan sonra üç beş dakika içinde -çünkü çok çabuk olmuştu her şey- neler yaptığını her hatırlamak isteyişinde, koridordaki dolapla apartman aralığına bakan pencereler arasında geçirdiği o dakikayı hatırlayacaktı: "Dehşet"in içine girdikten sonra, nefes almakta güçlük çekerken, karanlıkta bıraktığı aynadan uzaklaşmak isterken, alnında soğuk ter damlacıkları birikirken. Bir an yeniden aynanın karşısına geçip bir yaranın üzerini kaplayan kabuğu kazır gibi yüzünün üzerindeki o ince maskeyi çekip çıkarabileceğini hayal etti, altından çıkacak yüzün üzerindeki harfleri, tıpkı o alelade sokaklarda, sıradan duvar ilanlarında, plastik torbalarda görüp de okumadığı harfler ve işa- retler gibi okumayacağını sanıyordu. Acıyı unutmak için, dolaptan çekip çıkardığı bir yazıyı okumayı denedi, ama artık biliyordu her şeyi, Celal'in yazdığı her şeyi kendi yazmış gibi biliyordu . Sonraları sık sık yapacağı gibi, kör olduğunu ya da gözbebeklerinin yerini mermerden deliklerin, ağzının yerini bir fırın ağzının, burnunun yerini paslanmış civata deliklerinin aldığını hayal etti. Yüzünü her düşünüşünde gözlerinin önünde beliren harfleri Celal'in gördüğünü, bir gün kendisinin de göreceğini bildiğini bütün bu oyuna birlikte girdiklerini anlıyordu, ama bunları o ilk dakikada açık seçik düşünüp düşünmediğinden sonraları o kadar emin de olamayacaktı. Ağlamak isteyip ağlayamıyormuş, nefes almakta güçlük çekiyormuş gibiydi; boğazından denetleyemediği bir acı inleyişi çıktı; eli kendiliğinden pencerenin kulbuna uzandı; oraya bakmak istiyordu, apartman aralığına, "karanlık" denen o yere, bir zamanlar kuyunun olduğu yere. Kim olduğunu bilemediği birisini taklit ettiğini hissetti, bir çocuk gibi. Pencereyi açmış, gövdesini karanlığa uzatmış, dirsekleriyle pervaza yaslanırken yüzünü apartman aralığının o dipsiz kuyusuna uzatmıştı: Pis bir koku geliyordu oradan, yarım yüzyılı geçkin bir zamandan beri biriken güvercin pisliklerinin, atılmış öteberinin, apartman kirinin, şehir dumanlarının, çamurun, ziftin, umutsuzluğun kokusu. Unutmak istedikleri şeyleri buraya atarlardı. Boşluğun geri dönülmez karanlığına, apartmanda bir zamanlar yaşayanların hafızalarında artık tortusu bile kalmamış o anıların içine, Celal'in yıllarca sabırla ördüğü ve eski şiirin kuyu ve esrar ve korku motifleriyle bezediği bu karanlığın içine atlamak geliyordu içinden, ama bir sarhoş gibi hatırlamaya çalışarak yalnızca karanlığa baktı. Rüya'yla bu apartmanda geçirdikleri çocukluk yıllarının anıları bu kokuyla yakından ilgiliydi, bir zamanlar kendisi olan o saf çocuk da, iyi niyetli delikanlı, karısıyla mutlu olan koca, esrarın kenarında yaşayan sade vatandaş da bu kokudan yapılmıştı. Celâl ve Ruya ile birlikte olma isteği, içinde öyle bir yükseldi ki, bağırmak geçti içinden; sanki gövdesinin yarısı bir rüyada olacağı gibi gösterile gösterile kendisinden koparılıp uzak ve karanlık bir yere götürülüyordu da, ancak sesini soluğunu yükseltip bağırırsa bu tuzaktan çıkabilirdi. Ama yalnızca soğuk kış gecesinin ve karın nemli soğuğunu yüzünde hissederek dipsiz karanlığa baktı. Yüzünü karanlığın kör kuyusuna doğru tuttukça içinde günlerdir tek başına gezdirdiği acının paylaşıldığını, korkutucu olanın anlaşıldığını, daha sonraları yenilginin, sefaletin ve yıkımın sırrı diyeceği şeyin çok önceden, tıpkı Celal'in bütün ayrıntılarıyla hazırlayıp bu tuzağa çektiği kendi hayatı gibi açığa çıktığını hissediyordu. Orada, karanlığa bakan pencereden yarı beline kadar sarkıp aşağıya, bir zamanlar dipsiz kuyunun olduğu yere uzun uzun baktı. Yüzünde, boynunda, alnında sert soğuğu iyice hissettikten çok sonra içeri çekildi, pencereyi kapattı.
1 sonraki yanıtı göster
Funda A. okurunun profil resmi
Bibliyofil
Bibliyofil
Hocam günaydın, dönemedim kusura bakmayın, akşam şarjım bitmişti. İki gündür şehrin göbeğinde elektrik kesintisiyle uğraşıyoruz, memlekette iş bilen insana rastlamak nimet oldu, bulunamayan. Ben teşekkür ederim, denk getirebilirsek huzuru beraber tekrar okuyalım Keyifli okumalar 🙏📚
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.