Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Spor antropolojisi
Oynama fiilinin böylesine yüksek bir mevkiye konması, Batı düşüncesine hakim olan ve oyunu ciddiyetin zıttı gibi gören önemli bir karşıtlığı bozar. Buna göre oyun ve oynama faaliyeti, çocukluğun, anlam-öncesinin, dürtülerin, bedenin ve gayriciddiliğin alanı iken; ayin, yetişkinliğe geçişin, anlamın, temsillerin, ruhun, ahlakın ve ciddiyetin alanıdır. Oyun kavramının bu "büyük kategorik karşıtlığın alanından" (1980: 6) ayrıştırılması, oynama eyleminin ciddi bir mesele olarak anlaşılmasında mihenk taşıdır. Bu "kategorik karşıtlık" içinde düşünüldüğünde oynama fiili ya çocuklukla ya da sıradan faaliyetle ilişkilendirilir, yetişkinlerin ve kutsalın alanında gerçekleşen faaliyetler ayin kavramıyla düşünülürdü. Huizinga ise ayinleri oyunlardan ayırmak yerine, kuramsal yaklaşımı çerçevesinde, içkin oynama ilkesinin ayinler aracılığıyla kutsallık fikrini ürettiğini ve tapınanların oynayarak kutsala katıldıklarını söyler. Aşkınlık fikrini yaratması bakımından kutsal ayinlerin ayrı bir yeri vardır: Ayin aracılığıyla "görünmeyen ve fiili olmayan bir şey, güzel, fiili ve kutsal bir şekil alır" ve "sıradan yaşamdan daha yüksek bir düzen" kurulur (1980: 14). Ayinler halihazırda mevcut olan kutsal temsillerin figüre dökülmesi değildir. Ayin oyunlarını (ki özellikle Sahraaltı Afrika toplumlarındaki ayinsel danslar antropologların oldukça ilgisini çekmiştir) var olan bir kutsalın figüre dökülmesi olarak gören yaklaşıma "mimetik" adı veren Huizinga, ayinsel oyunları "metetik", yani kutsalı üreten, kutsallık fikrinin bizatihi içinden doğduğu, topluluğun katılımcı ve doğaçlama, nitekim anonim yaratıcılığı sayesinde müşterek kültürel dünyalar inşa eden kurucu faaliyetler olarak görmeyi önermiş ve oynama kavramını estetik-merkezli bir kültürel genesis anlatısının merkezine koymuştur.
·
158 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.