Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

168 syf.
7/10 puan verdi
Biraz Son Ada biraz Mustafa Kutlu (sürpriz kaçıran içerebilir.)
ODTÜ Kitap Topluluğu
ODTÜ Kitap Topluluğu
sayesinde ilk kez bir
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
kitabı okudum.
Son Ada
Son Ada
kendisiyle tanışma kitabı oldu, arkası da gelecek gibi görünüyor. Son Ada temel olarak herkesin yaşamak isteyeceği, şehrin keşmekeşinden uzak, mimarinin ağaçları yerinden etmediği bir adanın değişimini anlatıyor. Ada'yı çok hoş tasvir etmiş
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
. Masmavi denizinin tuzlu kokusunu okurken hissettim, Mor Su'da güneşin batışını izledim, martıların uçuşuna şahit oldum... Beni o Ada atmosferine götürebildi kitap. Ada'yı hayal ederken
Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu
'nun karakterlerinin yaşamak isteyeceği bir yer olarak da düşündüm. Kitabı bitirdiğim gün
Bahadır Yaldız
Bahadır Yaldız
ile
Yokuşa Akan Sular
Yokuşa Akan Sular
kitabının kritiğini yapmamızın bu yazıya etkileri oldu... Ada ülkenin politik atmosferinden de uzak, izole bir hayat yaşayan sakinlerle dolu. İlk bakışta bir ütopya aslında Ada. Ancak o sakin hayata kentten bir iz geliyor ve bu ütopik dünya aniden bir distopyaya dönüşüyor. Yalnızca sakinleri değil, Ada'nın ilk sakinleri martılar bile nasibini alıyor bundan. Burada bir parantez açmak da istiyorum. Aslında Ada'daki bu 'ütopik' dünyanın bozulmaması zaten mümkün değildi. Zira çağımız insanı kent yaşamında kaybolup gitmiş vaziyette. Ada’da yaşam bir müddet sonra aynılaşmaya başlayacaktı illa ki. Yalnızca kentten gelen misafir, bunu hızlandırıyor. Zaten 'ütopya' kelimesinin anlamı da gerçekleşmesi olanaksız tasarı. Kentin sisli havası gelmese de o Ada'da sorunlar baş gösterir miydi? Belki kitabın geçtiği yılda olmasa bile ileride... Odaklanmak istediğim mesele Ada'nın yapısı değil, o sebeple bu kısmı kısa kesip devam ediyorum. Peki okurken neden bu kitabı
Yokuşa Akan Sular
Yokuşa Akan Sular
ile benzettim? Her iki kitapta da bence kent hayatının sakin bir yeri nasıl bozabildiği gösteriliyor. Birinde Ada'ya kentte görülen gerginlik ve kaos geliyor. Diğerinde ise köyden kente göç eden kişiler, kentte kaybolup gidiyor. Özlerini kaybediyorlar aslında her iki kitabın karakterleri. Bunun sebebi nedir? Birinde kente göç, diğerinde kentten bir misafirin gelmesi ve arkasında kentin havasını getirmesi... Zaten kentten nasibini almayan asude bir mekân kaldı mı ki? Kelimenin kendisinde ve söylenişinde bile hoşluk olmayan 'kaos' karşısında 'asude'. Kaosla asudenin savaşında ne yazık ki kaos galip geliyor, betonlaşıyor dünyamız. Betonlaşan yalnızca binalar değil, kalpler de betonlaşıyor ve merhamet kayboluyor kentlerde. Tıpkı Ada'daki gibi.Ağaçlardan yüksek binaları görünce çevremizde, kentin özü kaybettirdiği söylenebilir, öyle değil mi? Belki de Ada halkının kolayca yönlendirilmesinin sebebi de budur. Kentten gelmiş hepsi, oradan bir öz taşıyorlar. Misafirimiz o özü uyandırıyor ve olaylar gelişiyor... Kitap üzerine yazılacak çok şey var. Siyaset, iyilik-kötülük kavramları gibi birçok tema var, lâkin ben dikkatimi çeken 'kent-köy' olgusuna odaklanmak istedim. Dikkat çekici bir olgu...
Son Ada
Son AdaZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202051,2bin okunma
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.