Sevgi bir ihtiyaç, hem de temel bir ihtiyaçtır. Ancak toplumdaki anlayışın hilafına "sevilmek" olarak değil "sevmek" olarak davranışta tezahür eder. Yani insan sevilmeye değil, sevmeye muhtaçtır. Zira insanın tanrısal yönü (ruh) ancak sevmek hasleti ile gelişim gösterebilir. Sevilmek arzusu ise bu yönün gelişimindeki en büyük engeldir. Çünkü insanı kibre yahut hedonist bir karaktere dönüştürebilme kudretine sahiptir ve çoğu zaman da bu gücünü kullanır.
Bu yüzden insan, kendisini sevecek bir dost bulduğunda değil; kendisinin sevebileceği bir dost (sevgili) bulduğunda hakikate erer. Çünkü böylece sevgi taşacak (sudur) imkanı bulmuş ve insan bir'i sevmekten, birlik'i sevebilme istidadına kavuşturmuştur.
Bu kavuşma, rahmani edimin cismani suretteki en yetkin tecellisidir. Bu haseple sevilmek değil, sevmek insan ruhunun en temel ihtiyacıdır.
(Not: ruh doğası gereği tanrısal olana kavuşmak ister.)