Modern dünyanın ilkel insanları! (+18)
"Bugün İstanbul gibi bir metropolde gece tek başına bir kadının yürümesi vahşi cangıl bir ormanda yürümesinden daha tehlikelidir."
Ne garip şu insanoğlu. Önce büyük şehirler, yüksek binalar inşa etti, sonra kendini o şehirlerde yaşamaya mahkum kıldı. "Sanal şehirler yaratıyoruz. İçinde doğanın olmadığı, insanların yaşayamadığı metropoller yaratıyoruz. Sonra yarattığımız bu sanal şehirlerde yaşam mücadelesi veriyoruz. Ve daha başında kaybettiğimiz bu savaşa dayanabilmek için kendimizi uyuşturup bu sanal dünyada inatla yaşamaya çalışıyoruz."
En iyi tabiriyle "yaşamaya çalışmak". Yaşamak olamaz çünkü bu. Ayakta kalma çabası. Allak bullak olan insan psikolojisi her türlü oluşumun eline düşmeye müsait. Bu oluşumların başını da tarikatlar çekiyor. "Tarikatlar insan zekasına hakarettir," diyor eserin bir yerinde. Ve ardından tartışmaya açık biçimde ekliyor: "Dinler insanın çaresizliğinin bir sonucudur. Tarikatlar ise insanın çaresizlikten zavallılığa geçişidir."
Din olmadan var olabilir mi insan?
Daha önce var olabilmiş midir?
Gök Tanrı inancı da bir din arayışının sonucu değil mi?
"Bak, ilk insanların kafası netti. Üç şeye tapardı, ateş, su, güneş… Bu üç şeyin ona hayat verdiğini keşfetmişti. İnsan daha doğadan kopmamıştı. Doğa ile bütünleşmiş bir şekilde yaşıyordu. Taptığı bu elementler hayattı ve elle tutulur şeylerdi… Sonra üç büyük din ortaya çıktı."
"Ne garip değil mi komiser?
Ben sahte peygamberden medet umdum.
Satanist kardeşim şeytandan medet umuyor."
-Tapınak Fahişesi
Başkomser Nevzat: Tapınak Fahişeleri
Başrolde yine Başkomiser Nevzat ve onun ekibi. İşler bu defa daha karışık, gencecik hayatları tuzağına düşüren bir tarikat ve o tarikatin arkasında büyük güçler. Bir kurgudan hareketle Adnan Oktar ve diğer cemaatleri de masaya yatırıyor eser. Tüm bunların ortaya çıkışını ise "şehir hayatında kapana kısılan" insana bağlıyor. Avcı toplayıcı olarak hayata giriş yapan insan ne kolay av konumuna düşüyor!
Çizimler yine usta isim rahmetli İsmail Gülgeç tarafından yapılmış. Konunun da dolayısıyla cesur çizimler olduğunu söyleyebilirim. Cinayetler ekseninde "dünyanın" kanayan bir yarasına parmak basılırken din ve tarikat konusu sorgulayıcı bir yaklaşımla ele alınmış.
Her şeyin ana kaynağının insan psikolojisi olduğunu ve 21. yüzyılın şehir hayatının bu psikoloji üzerinde ne denli etkili olduğunu gözler önüne seriyor. 
Gülten Akın misali, evleri bu kadar yüksek kurmamalıydık belki de. Topraktan uzak kaldıkça, toprağa yaklaşır olduk. Dostluklardan uzak kaldıkça farklı bağlanmalara ihtiyaç duyar olduk. Aile bağları koptukça uçuruma doğru sürüklendi insan ve her elini uzatanı dost eli sandı.
Metnin arka planında polisiyeden çok daha fazlası yatıyor, sorgulayarak okunması temennisiyle...
·
897 görüntüleme
Okunacaklar listeme eklendi bile. 👏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.