“Ey şairlerin eski lâneti, yakman sürekli, konuşmak yerine, durmaksızın değerlendiren duygularını
oluşturmak yerine onları ve bildiklerini sanırlar hâlâ, içlerinde neyin neşeli olduğunu veya acıklı ve şiirlerinde, yerebileceklerini veya övebileceklerini
onları, aynı hastalar gibi, kullanırlar acının dilini, anlatmak için sızlayan yerlerini,
kendilerini sert sözcüklere dönüştürmek yerine bir katedralin taş ustasının
taşın soğukkanlılığına dönüşmesi gibi inatla”