Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Dinsel ve teolojik bilinç, doğrudan müdahalenin fayda etmeyeceği teşebbüslerin kurgu ve tasarısı ile uğraşmaksızın fayda ihdas edebileceği öz benliğine (kulluğa) sarf eder düşsel ve eylemsel çabalarını. Dünyevî hedeflerin zayıfladığı, dünyadan kaçma çabasının kuvvet kazandığı bu denklem, demokratik mercekten bakıldığında "kavrayış kıtlığı" olarak izah edilir. Peki ya gerçekten öyle midir? Devletçilik anlayışı ile irdelendiği takdirde "ihanet" isnat edilebilecek bu tavır, en haklı şekilde devletçiliğin gerekliliğini sorgulamalı. Orhun* bu meseleyi Kur'an'daki "Mülk" kavramına referansla açıklıyor ve "devletçilik, Allah'ın Mâlik esmasına aykırı davranmaktır" diyor. Şu halde "kutluk" geleneği ile ötelerden beri kutsal bilinen devletin ruhu, dinsel ve teolojik bilinci devletçilik ilkesinden men ediyor. Marx'ın hristiyan devlet tin'ine dair söylediği şeylerin bize denk düşen tarafı cüzi miktarda şudur; "tarladaki iziniz silindi; harmanda yüzünüz olmasın diye." *Bkz: @mitrailleus
Oğuzhan Âsım Güneş

Oğuzhan Âsım Güneş

@Muunhasir
·
21 Mart 23:54
Dinsel ve teolojik bilincin kendisi, tam bir de­mokraside, politik anlamdan ve dünyasal hedefler­den yoksun, dünyadan kaçma işi, kavrayış kıtlığı­nın ifadesi, düşlem ve keyfilik ürünü olarak görün­düğü ve gerçekten öteki dünyanın yaşamı olduğu için daha dinsel ve daha teolojiktir.
··
397 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.