Eğinli Cafer, bu 34 numara diye düşündü kapıdan soğukça bir ekim havasına çıkarken, yakasını yukarı kaldırıp. Bizi dinliyor gizlice, bir planımızın olmadığını, her şeyi oluruna bıraktığımızı, çaresizliğimizi, rüzgâr nereden eserse oraya savrulacağımızı görüyor, o yüzden gaddar davranmıyor. Hatta bin yıllık Çapanoğlu Sokağı'nın kırılgan, göçmen tabiatlı şefkati sarkıyor üst kattan, yorgun, yüksek ökçeli, koyu kırmızı rujlu gece işçisinin sessiz sessiz merdivenleri tırmanma şefkati örtüp sarmalıyor havayı, evi, sokağı ve şefkat deyince, Zarife'nin dolabın alt çekmecelerinde köyden gönderilen dut kurusu torbasını arayıp bulma ânındaki boyun büküşü. Yukarı caddeye tırmanıyor, zinde, seri.