Dikkate alacağımız şey sanayinin yerleşik haliyse, en azından bana göre, modern toplumun köleliği ya sa serfliği pek aşamadığını söylemek yeterlidir. Servetin gerçek üreticilerinin yüzde doksanı evim diyebilecekleri kalıcı bir konuttan yoksundurlar. Ne bir parça toprakları ne de kendilerine ait bir odaları bulunur. Küçük bir at arabasına sığan eski mobilyalardan gayrı hiçbir değerli eşyaları yoktur. Alacaklarına emin olamadıkları, hayatta kalmalarına zar zor yeten haftalık ücretleri vardır. Çoğu, köpek bağlasan durmayacak evlerde kalır. Öylesine yokluğun kıyısında yaşarlar ki bir ay işleri kötü gitse, hastalansalar, ya da beklenmedik bir kayba uğrasalar açlık ve muhtaçlıkla yüz yüze gelirler. Ama şehir ve kırlardaki ortalama işçilerin bu normal vaziyetinin de altında, yokluk içinde yaşayan bir sürü dışlanmış insan vardır. Sanayi ordusunu geriden takip eden, iç kaldırıcı perişanlık içindeki bu insanlar, toplam işçi sınıfı nüfusunun en az onda birini oluşturur. Modern toplumun yerleşik düzeni böyle olacaksa, medeniyetin insanlığın büyük çoğunluğuna lanet getireceğini söylemeliyiz.