Metoikoslar ise çalışan sınıflardı. Ticaretle ya da zanaatlarla uğraşıyorlardı.
Üstelik edindikleri, biriktirdikleri servet her an polis tarafından şu ya da bu ba haneyle el konulabilir bir servet durumundaydı. Yunan demokrasisinin en parlak çağında kültürel ve sanatsal etkinlikleri (biraz da sistemin içinde yer edine bilmek adına) finanse edenlerin başında metoikoslar geliyordu. Aynı şey savaş dönemleri için de geçerliydi. Kendileri birer hukuksal özne sayılmayan, kendi adlarına yurttaşlarla hukuksal ilişkiler kuramayan, bu anlamda adeta reşit ka bul edilmeyen, örneğin bir yurttaştan bir gayrimenkul kiralayabilmek ya da satın alabilmek için bir başka yurttaşın vesayetine muhtaç olan (örneğin Aristoteles ders vereceği yeri ancak bir Yunan yurttaşının vesayetiyle edinebilmişti, çünkü kendisi bir metoikostu) metoikos, elbette bu anlamda "özgür" bir sınıf sayılamazdı.