Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ayyynen öyle...
"Alın yazısı mı demek istiyorsun?" "Elbette!" "Sana bir şey söyleyeyim mi Nihat? Bütün bu izahlar bana fos gibi geliyor, İslami düşüncenin kaderci mantığıyla bu işin içinden çıkamadım ben!" Nihat güldü. "Ben? Ben çıkabildin mi?" "Alın yazısı varsa, cennet cehenneme, mahkemelere, muhakemelere ne lüzum var? Bir katili yargılayıp hapse sokmak yahut asmak, Zülcelâle isyan olmaz mı?" "Hâkim de kul olduğuna, onun da bir alın yazısı bulunduğuna göre, o da Zülcelâlin levhi ezeldeki emrini yerine getirmiş olacak ki..." "Sen de haklısın!" "Sen?" "Ben de. Allah?" "Allah da, ya katil?" "Katil de. Maktul?" "Maktul de! Şu halde, 'Suç' yok, 'Suçlu' yok..." "Bana kalırsa, izah tarzlarımız yanlış. Bana öyle geliyor ki, ne alın yazısı, ne yazan, ne yazılan, ne de yazılmış şey var. Olmakta olan, boyuna şekil değiştirerek akıp giden, başsız ve sonsuz bir oluş. Bu oluş içinde ferdin sevinci yahut kederi..." "Nisbi ve kişisel diyeceksin..." "Evet!" "Ama bu düşünüş tarzı insanı..." "Biliyorum, biliyorum ama başka izah tarzı bulamıyorum. Ne Rab, ne kullar..."
Sayfa 277 - EverestKitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.