Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

“Niçin yaşamalıydı bu dünyada, ne işi vardı onun bu tren yolculuğunda? Nereden gelip nereye gittiği, niçin gittiği, gecenin karanlığında hızla ilerleyen bu trenin nereye ulaşmak istediği pek ilgilendirmiyordu onu. Sahanlıklardan birinde durdu, yanan alnını kapının serin camına dayadı, sağa sola bakmadan, gelip geçen yolculara aldırmadan öylece bekledi. Tren, ırgalana ırgalana yoluna devam ediyordu. Yedigey isteseydi o kilitli kapıyı kolayca açardı. Çünkü bütün demiryolcularda olduğu gibi onun cebinde de bu kapıyı açacak bir anahtar vardı... Kapıyı açar ve adımını atıverirdi... Bozkırın karanlıklarında, tâ uzaklarda bir yerde, iki ışık gördü. Ona gel! gel! diyorlardı sanki. Uzun süre gözden kaybolmadı bu ışıklar. Tenhada tek başına bulunan bir evin iki penceresi miydi bunlar, yoksa çoban ateşi mi? Mutlaka birileri vardı orada! Kimdi onlar? O tenha yerlerde ne işleri vardı? Zarife ve çocukları olabilir miydi? Eğer onlarsa, trenden atlar, bir solukta yanlarına koşar, Zarife’nin ayaklarına kapanır, yüreğinde biriken acıları, üzüntüleri dışa akıtarak, hiçbir utanç duymadan hüngür hüngür ağlardı... Uzaklaştıkça silinmekte, kaybolmakta olan iki ışığa gözlerini diken Yedigey hıçkırıklarını boğarak sessiz sessiz ağlamaya koyuldu. Yanan alnı kapının camına dayalı idi, gelip geçen gürültülü yolculara aldırmıyordu. Yüzü gözü ıpıslaktı... İsteseydi kapıyı açar ve atlayıverirdi... Tren, iki yana sallana sallana ve hızla ilerliyordu.”
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.