Akıl sahibi herkes anlamadığım şeyi neden okuyayım ki, sorusunu sorar.
Bu soruyu sordurmamak sözde ulemanın birincil gündem maddeleri arasında yer almıştır. Peki, ne yapacaklar da insanları bu soruyu sormaktan alıkoyacaklar? Yahut şöyle diyelim; ne yapacaklar da insanların aklına böyle bir soru sormak gelmeyecek?
Şunu yaptılar ve hala da yapıyorlar:
Kur'an bir devrim manifestosu değil tılsımlı sözler topluluğudur. Kur'an'daki sözleri tekrarlamak o sözlerin tılsımın dan istifade sağlar. Ne denli tekrar ederseniz o denli yarar sağlarsınız. Şu işiniz için şu sureyi şu kadar kere tekrar edin, bu işiniz için de bu sureyi tekrar edin.
Böylece insanları Kur'an'ın bir yaşam kitabı değil de tılsım, gizem ve büyü kitabı olduğuna ikna ettiler. Bu yolda bir yığın rivayet uydurdular. Bu rivayetleri başta Hazreti Peygamber'e daha sonra sahabilere, daha sonra da evliya dedikleri bir kısım zevata nispet ettiler.
Gün geldi şifa ayetleri adıyla kitap yazıp Kur'an'ı pazarladılar. Yüz binlerce kitap basıp cahil müritlerine sattılar. Paralarını alıp onları söğüşlediler.
Her hastalık için bir veya birkaç ayeti okuma merasimi icat ettiler. Hatta işi cinsel rahatsızlıklar için ayet okuyup cinsel organa üflemeye kadar bile vardırdılar.
Ne büyük bir utanmazlıktır ki şifa ayetleri diye kitap yazanlar kendileri hasta olduklarında ayet okumadılar da hastaneye koşup doktorlara teslim oldular.