Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kısa bir süre okuduktan sonra, gözkapaklarının ağırlaşmaya başladığını hissetti. Alışkanlıktan olacak, kötü alışkanlıktan. Meslekte de yeniyim: acemilikten olacak. Ayağa kalktı; suyun yanına geldi, başını ıslattı; ıslak ellerini boynunda dolaştırdı. Mendilini ıslattı, başına koydu. Henüz rahatlama isteğinden kurtaramadım kendimi. Çabuk teslim oluyorum medeniyete. Ağaçların arasında dolaştı. Bodur bir ağacın iki kalın dalının arasını beğendi; otomobilden bir minder aldı, bir sıçrayışta ağaca çıktı. Çevikliğimi gördün mü Olric? Filozoflar atlet olsaydı, ya da atletler filozof... durumun fazla değişeceğini sanmıyorum. Ben de efendimiz. Yazık. Tarzan’ın bize anlatacak ne kadar şeyi birikmiştir. Kim bilir? Tarzan gibi çok yazar var, efendimiz. Eşsiz maceralarını sürükleyici bir biçimde yazmışlar. Bu kitapları bile, midesi sağlam olmayan insanlar okuyor Olric. Tarzan ne derdi bunları okusaydı? Sıkılırdı herhalde efendimiz. Doğru: aydınlardan başka hiçbir kalabalık kendi hakkında yazılan eserleri okuyacak sabrı gösteremez. Aman bizi de ne güzel anlatmış, ne kadar da böyleyiz, demezler herhalde. Derler efendimiz derler. Demesinler o halde Olric. İnsanları artık olmaları gerektiği gibi düşünmek istiyorum. İnsanlar, artık aydınlara verdikleri umumi vekâletnameyi geri alsınlar istiyorum. Bütün bunlar çok söylendi efendimiz. Bütün bunlar artık yapılsın istiyorum. Bu insanlardan biri, şimdi yanınızda olsaydı canınız çok sıkılırdı, sanıyorum. Onlar da artık sıkılsınlar kendilerinden: böyle olsun istiyorum. Aramızdaki duvarları yıksınlar istiyorum. Duvarları yıkmayı akıl ederlerse sıkıcı olmamayı da becerirler Olric. Yapamazlar, efendimiz. Alice’in dünyasında kahramanlar bir konunun içinden çıkamayınca, hemen başka bir konuya geçerler. Biz de öyle yapalım Olric. Ben de insanları ve özellikle işin içinden çıkamayan insanları seviyorum Olric. İnsanlarla görüşmek istiyorum: acaba kabul günleri ne zaman, biliyor musun? Sizden çekinecekler efendimiz. Olsun. Ben bir kutu şeker yaptırırım giderken. Zor, oyunu bozar. Üstümüze başımıza çekidüzen veririz. Sabahtan beri kimseyle çatışmadık Olric. İyi bir işaret bu. Onlara anlayacakları bir biçimde sesleniriz. Çeşitli hileler buluruz derdimizi anlatmak için. Bir şey söylerken başka bir şey demek isteriz. En olmadık şeyin içinden çıkarız. Ne bileyim, mesela, limon şekerlerinin içine küçük mâniler yazarız; derdimizi anlatırız usul usul. Vatandaşın hem ağzı tatlansın, hem beyni sulansın: öğrenmek istersen iyiyle fenayı, seyreyle bir kenardan yalan dünyayı. Olmadı. Alışacağız. Zamanla. Arıyorsan ahlaktaki manayı, muhakkak okumalısın İsa’yı. Buldum: iki tane düzen vardır, birini ortadan kaldır. Geleceğinizi tehlikeye atıyorsunuz, efendimiz. Sabırlı olmalıyız. Kimseye zararlı olmayan bir mâni bulacağız sonunda. Dolaştım yedi düvel dört iklim, bulamadım bir tane daha Selim. *Henüz dolaşmadınız efendimiz. Anlaşıldı: incitmek istemiyorsan efendini, tuzlayıp tenekeye bas kendini. Sırtını ağaca dayadı, okumaya devam etti. Acıkıncaya kadar okudu. Yemek vakti gelmiş Olric. Bir kasabaya ulaşalım da “Bizim Lokanta”da karnımızı doyuralım. Artık her şey bizim.
Sayfa 583Kitabı okudu
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.