Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Ağaçlar Ağaçlardan Olur Biz Uzaklardan
’Benim hayranlığımdan inlerdi şehir/Ben atlara ve uzaklara hayrandım.’ Kitaplar ambalajlarından belli olur. Kapak tasarımı 51 yaşındaki Mario Dilitz’e (Büyük Balık) ait. Bir çocuk elinde acı çektiğini hissetmediği ölü bir balık taşıyarak barbarlığı temsil ediyor olsa gerek. Daha iyi bir üsluba sahip isimler okudum edebiyatımızda. Ali Hoca olsaydı ‘öldürülmüş bir umudun ta kendisiydi’ ya da ‘çok sesli bir orkestranın ortasında kalmış gibi’ cümlelerini klişe diyerek eleştirirdi diye düşünmeden edemedim okurker. Ama farklı bir zihin yapısı ve üslubu olduğu da bir gerçek Kaygusuz’un. Yaşadığımız çoksesli toplumun mizahi bir anlatımla prototipiydi Barbarın Kahkahası. ‘Önceki kitaplarımdan en önemli farkı oldukça öfkeli ve alaylı olması’ der Kaygusuz kitabı için. Tüm Türkiye'yi 5 günde anlatarak -Berkun Oya’nın Bir Başkadır’ı gibi- bir otele sığdırmıştı. İnsanlara bir türlü tututanamış, absürd kalmış bir Turgay; çağdaş anatomi kitaplarında bile klitorisi minyatür penis olarak resmeden her şeyin en iyisini bilen eril dile savaş açmış hırçın Eda; iletişimsizliklerini, kötü niyetlerini bir genle çocuklarına aktarmış efsane çıkarımların sahibi Serpil ailesi; faşist söylemleriyle adeta bir barbarca ötekileştiren Okan; dışarıdan bakınca kolayca yargılama hakkını kendimizde bulduğumuz Simin; bir ahlaksızlık varsa hemen üzerine boca edebileceğimiz toplumdaki dezavantajlı gruplardan İsmail ve Melih; torununa travmalı yüzme dersi veren dede; Ferhan’ın zor durumda olmasından nemalanmaya çalışan fırsatçılar, içine doğduğu dinin kültürü yüzünden gerçek kendiliğine ulaşamamış sırasıyla hafız, fasık ve müşrik olmuş iç huzursuzluğuyla meşhur Alikar, hayatı kendi hikayesinden ibaret sayanlar...Ve absürd bir olay karşısında verilen tepkiler. Herkesin olaylar karşısında verdiği tepkiler ötekine bakış açısını ortaya koyar aslında. Bakhtin’e göre her türlü bilmenin ön koşulu ‘öteki’ne bakarak mümkündür. Hem başkalarına bakışları hem insanın kendi içine bakamayışı derken sidik kokusunda bir kirlilik döküldü tepkilerinden zihinlerimize. Edebiyatta bağlantılar kurmak eseri ziyadesiyle ilgi çekici hale getirir benim için. Şairin bir mısrasında ‘dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namlularını’ derken başka bir mısrasında ‘gözlerim nemli değil namlu’ demesi misali Kaygusuz’da bu lezzeti verdi bana. Örneğin; umutsuzluk üzerine ilk açılış ‘bu ahval geçmeyecek/lütfen ısrar etmeyin/Hiç olmazsa tüylerimin/yönünde okşayın beni’ sözleriyken bitiş ‘Ayrılık, yitirmeyi sindirmekten çok tüylerin okşandığı yönden katılmaktı ötekilere.’ sözleriyledir. Hikaye sidik temelli görünse de ‘ergen Ozan’ hikayenin yapıtaşı. Bütün insanlığın günahlarını temsil ediyor sanki, ellerini sürekli kana gebe kılarak. 'Toplum ne kadar suçlu ise günah keçisi yaratmakta o kadar ustadır' demişti Nihan Kaya bir kitabında. Ozan hayvanlara eziyet ettiği için toplum tarafından oda cezası verilen bir günah keçisiydi. Ki kitabın bitişi bir keçiyi kanlı elleriyle ortaya atmasıyla olmuştu. Sidik metafordu aslında. Fiziki bir koku hissettikleri için ortalık karışmış olsa da metaforik olarak bu koku toplumdan gelen bir çürük kokusunu temsil ediyordu. Ötekileştirdiğimiz, kendimizden başkasını göremediğimiz, olayların anlamını anlamaktansa hemen bir suçlu aradığımız, her zaman en doğruyu ve en iyiyi yaptıklarını düşünen bu kıyıcı toplumun kokuşmuşluğu… İnsan burada düşünür. İnsanlığın sarsılması için illa fiziki bir sidik kokusu mu lazım. Tam olarak burada ‘Düşünen yerlerimi kesip atmak istiyorum.’ diyen Alikar aslında konfor alanının güzelliğinden bahseder. Düşünmek, insanı konfor alanından çıkarır çünkü. Kitap boyunca homosapiensin dünyada yaşayan bütün ırkları yok ederek tek insan türü olarak kalmasını güzelce eleştirir Kaygusuz. İnsanın kendini ispatlaması için hep bir kıyıcı rol üstlenmesi lazım. Eski Türklerde erginlik kazanmak için ava gidilirdi mesela. Kitabı okurken ast üst ilişkisinin olmadığı bir yer olamaz yeryüzünde dedim. Cinsellik bile bir etken-edilgenlik meselesi üzerinden vücut buluyor toplumda. Romana ara verip eleştirisel bir dil ve italik yazı ile geçen yerlerin Simin’e ait olma ihtimali çok kuvvetli çünkü o bir eczacı ve deontolog. Karanfilin kanı temzileyici özelliğinden Hipokrat bilgisine kadar buralar Simin’e ait olabilir dedim kitap bitince. Simin’in hangi zülüm sonrası Türkiye’ye geldiği tartışılırken sırf birinin merakı için sorulan bir soru her şeyi özetlemiyor mu? ‘Ne fark eder?’ Kaldık bu kokuşmuşluklar arasında diyerek İsmet Özel'le bitirelim o halde. 'insanlar arasında kalsaydı eğer/hükmetmek ve itaat etmekten başka bir alanda/yusuf' a rahat vermezdi onlar./gülünç özlemleri insanların/sinir bozucu tedirginlikle/ve derinlik karşısında gösterdikleri/şiddetli ve tamamen mankafa tepki/bütün bunlar hüsnü yusuf için/bezgin bir hayat demekti.'
Barbarın Kahkahası
Barbarın KahkahasıSema Kaygusuz · Metis Yayınları · 20201,840 okunma
·
1 artı 1'leme
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.