Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bozkurt; Türk uruklarının en büyük töz (totem)lerinden biridir. Hun Türklerinin bir kolu olan Tu-cje'ler, kurt'tan türediklerine inanırdı. "Büyük dedelerini kurt, kendi yavrularıyle birlikte güdüyor, inine götürerek besleyip büyütüyor". Bu yüzden bayrakların üzerine kurt kafası bulundururlardı Türk kabilelerinde, kurttan geliş hakkında masallar, efsaneler görülür. Hunlar'ın bir kolu, kurtan gebe kalan bir kadının soyundan gelmektedir. Çin kaynaklarında, Kurt Dağlarından ve oradaki Tanrıdan bahsedilir. Çin'lilerin Tu-kiu dedikleri Türk'lerin bayraklarında altın bir kurt kafası bulunurdu. Hakanın muhafızlarına, "Börü" (kurt) denirdi. Tu-kiu'lar, dişi bir kurttan ürediklerine inanıyorlardı. Bu efsaneye göre, "Tu-kiu'ların ceddi, Aşin'lerin imhasından sonra sağ kalan bir erkek çocuktur. Düşmanlar bu çocuğun el ve ayaklarını keserek bir göle atmışlardır. Bir dişi kurt, sahilde onu etle besliyerek onunla birlikte yaşamıştır. Kurdu öldürmek istedikleri zaman başka memlekete gitmiş ve orada on erkek çocuk doğurmuştur." Aşin, Aşena, Çine, Çene, Börtçe çine (Bozkurt, Gökbörü) gibi adlar, eski Türklerin kurt'tan türediklerini anlatan destan ve efsanelerle ilgili isimlerdir. Ergenekon Destanı'nda Türk'lerin, kurdun kılavuzluğu ile kurtuldukları anlatılır. Oğuz Kağan'a, savaş esnasında, çadırına gelen gök yeleli bir kurt, geleceği müjdelemiştir. Dede Korkud destanlarında, kurda rastlamanın, kurt yüzü görmenin mübarek olduğu, uğur getirdiği anlatılır. Bütün Sünni ve Alevi Türkmenler ve Yörükler, yolda kurda rastlamanın uğur getireceğine inanırlar. Balkanlar'daki Kuman Türk'lerinin kumandanlarından Bönek'in idaresindeki küçük bir Kuman süvari müfrezesi, Macar ağır teçhizatlı süvarilerini, ustalıkla tuzağa düşürerek, Przemys Kalesi altında yenmişti. "Burada Kuman'ların dini, totemistik inanışını gösterme bakımından dikkate şayan bir küçük hadise görüyoruz. Hücumdan evvel, kumandan Bönek geceleyin, kurt ulumasını taklit ederek, kurtların da karşılıklı ulumasından sonra, kendisinin cenkte muvaffak olacağını anladı" Anadolu'daki Kızılbaş Türkmen oymaklarından birinin adı, "Gökbörü-oğulları" idi. Geçen asırlarda, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde göçebelik hayatı yaşayan Yörükler arasında, "Kurdlu", "Büyük-Kurdlu", "Küçük-Kurdlu" adıyla anılan oymakların bulunduğunu biliyoruz. Türkistan'da, Afganistan'daki Türkler arasında, atlı olarak oynanan "oğlak kapma oyunu"na, "Gökböri oyunu" denir. Sultan Alparslan'ın oğullarından birinin adı, "Böri Bars idi. Aydın iline yeniden bey olmuş bulunan İzmir Oğlu'nun lâkabı, "Kurt Hasan"di. İstanbul'un alınışı sırasında Topçubaşılık yapan Bal Süleyman Ağa'nın oğlunun adı da "Gurd" idi". Dulkadir Bey'inin adı, "Alaüddevle Bozkurd Bey" idi". Romanya'daki Gagauz Turkleri her yıl "Kurt Bayramı" yaparlar. Şu Bektâşî menkıbesinden, kurda verilen değeri anlamak mümkündür. "Seyyid Cemâl bir gün Hünkâr'ın kapısında oturmadaydı. Acaba Hünkâr, bize de bir yurt gösterir mi ki, orada dem'yom oynatalım fikrine düştü. Hünkâr'a malum oldu. Cemâlim dedi, bizi varlık yurduna gönder, sonra bir merkeb al, yola düş. Merkebini nerde kurt yerse, orasını sana yurt verdik, oraya varır, orda demini yomunu oynatırsın". Öyle yaptı. Kurdun eşeğini yediği yerde yurt kurdu. Pir Sultan'ın şu nefeslerinde de, Kurdun manâlı bir yeri vardır: İsmail'e inen koçun atası Kurt donunda alıp giden kim idi Ve diğer nefesi: Ali bindi Düldül ata Can dayanmaz bu fırkata Bozkurt ile kıyamete Kalan dünya değil misin Çuvaşlar, börü "kurt" adını ağza almayı tabu saydıklarından, onun yerine "Paygambar (Peygamber) iti" sözünü kullanıyorlardı. Edremit Kızılbaş Türkmenleri de, kurda, "Peygamber köpeği" adını veriyorlardı. Silifke Tahtacıları, kurdun aşık kemiğini bir iple bağlar, bir yere asarlar. Bunun türlü dertlere deva olduğuna inanırlar. Karın ağrısına, kurdeşen hastalığında, aşık kemiğini bıçakla çentip suya atar ve içerler. Sıtmaya karşı, kurt postundan birkaç kıl koparıp, köz'ün (ateş parçasının) üzerine eğilir, onu teneffüs ederler. Gene bu Tahtacılardan dinlediğimiz bir hikâye, kurtla ilgilidir: "Kışın Karaman'a gitmekte olan bir adam, kurt sürüsüne rastgelmiş. Can havli ile ağaca tırmanmış. Kurtlar, başlarını gökyüzüne kaldırarak ulumağa başlamışlar. Gökten peynir gibi bir şeyler yağmış. Kurtlar, bu yiyecekleri iştahla yiyip gitmişler. Adam, ağaçtan inerek kalan parçalardan birini almış ve merak edip yemiş. Yer yemez, kurt oluvermiş. Yedi yıl kurtlarla gezdikten sonra, belinde kalan kemerin bir gün bir çalıya takılıp kopması ile, tekrar insan haline dönmüş. Onun soyundan gelenlere Kurdoğulları denirmiş. Bu hikâye Türkiye'nin birçok yerinde anlatılır ve bu isimle anılan soylar vardır.
Sayfa 135 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
·
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.