Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nietzsche’nin “Üstinsan"ının akıbeti de, sıradan insanlar olan çoğumuzun akıbeti gibi olmaya mahkûm gibi görünmektedir. Örneğin, Douglas Kennedy’nin “kendi hayatını yaşamak isteyen adam”ın öyküsündeki kahraman gibi. Bu adam, her daim daha fazla özgürlük düşlerken, aile yaşamının gitgide artan kapan ve tuzaklarıyla aralıksız bir şekilde kalınlaşan, kendisini çevreleyen yükümlülük duvarları arasına hapsolmayı sürdürüyordu. Yüklerden kurtulmuş olarak yolculuk etme kararı vermişken, kendisini olduğu yere bağlı tutan yükleri çoğaltıyor ve böylece de en küçük hareketi külfet haline getiriyordu. Bu tür çözülmez çelişkilere bulaştığından (daha doğrusu kendi kendini bulaştırdığından), Kennedy’nin kahramanı yanı başındaki kişiden daha fazla baskıya maruz kalıyor değildi. Hiç kimsenin kurbanı, yahut hiç kim senin kininin ya da kötülüğünün hedefi de değildi. Özgürce kendini ispatlamaya dair düşlerini engelleyen, kendisinden ve kendini ispatlamaya yönelik çabalarından başka bir şey değildi. Altında ezildiği ve sızlandığı yük, Kennedy’nin öne sürdüğü gibi, sabah yataktan çıkmak için iyi bir neden sunan bütün bu takdire şayan ve gıpta edilen “yaşamın ürünleri” olan çabaların -kariyerinin, evinin, çocuklarının, büyük banka kredisinin- gıpta edilen ve aslında değer verilen meyvelerinden oluşuyordu.
Sayfa 35
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.