Destansı bir anlatımla; romanın içinden geçen tren. Sanırım bu cümleyle anlatılabilir. Tren üzerinden insanların kıskançlığını, vahşiliğini, sevgiyi, açgözlülüğünü, intikamdan hırslarıyla nasıl baş edip, edilmediğini muhteşem yansıtmış. Ayrıca Makinist Jacques Lantier baş kahraman üzerinden, ehlileşmeyen hayvanı anlatmanın yanında, bu hayvanın raydan çıkmasının sonuçlarını da görüyoruz. Bunun sonucunda kafada deli sorular; acaba modernleşen hayatta düzeleceğimiz yerine daha da mı hayvanlaşıyoruz? İnsanın içinde bastırılmış duygular sonucu o hayvan ne kadar ileriye gidebilir?