Kapalı, gelenekçi ve kalıtıma dinî çevrelerde, birisi dinî yöntemlere inansa, dindar olsa, İslâm'dan, Allah’tan, dinden ve mezhepten söz etse, genelin sempatisini, saygı ve sevgisini kazanır. Eli öpülür; geçimi
karşılanır; büyük bir kişilik, nuranî bir sima, ruhanî bir âlim olarak kabul edilir. Ona saygınlık ve servet yağar. O kişi, ün ve servete sadece din yoluyla ve din adına ulaşır.
Ben ve benim gibilerin yaşadığı çevrede ise durum tamamen farklıdır. Dine iman etmek büyük bir suçtur. Bu çevrede, eğer bir hoca, bir fakülte öğrencisi, bir çağdaş çevirmen, bir yazar, bir sanatçı, şair, düşünür, filozof, sosyolog, psikolog dinî eğilim taşırsa, zayıf bir kişilik odağı hem düşünsel ve bilimsel, hem de sosyal bir zayıflık olarak kabul edilir. Namazını kılan, duasını okuyan, nafile ve sünnet namazlarını kılan birisi, gelenekçi çevrelerde hem maddî, hem de manevî yönden destek görürken, bizim çevrelerde, çağdaş karşılanır; büyük bir kişilik, nuranî bir sima, ruhanî bir âlim olarak kabul
edilir. Ona saygınlık ve servet yağar. O kişi, ün ve servete sadece din yoluyla ve din adına ulaşır. Ben ve benim gibilerin yaşadığı çevrede ise durum tamamen farklıdır. Dine iman etmek büyük bir suçtur. Bu çevrede, eğer bir hoca, bir fakülte öğrencisi, bir çağdaş çevirmen, bir yazar, bir sanatçı, şair, düşünür, filozof, sosyolog, psikolog dinî eğilim taşırsa, zayıf bir kişilik odağı hem düşünsel ve bilimsel, hem de sosyal
bir zayıflık olarak kabul edilir. Namazını kılan, duasını okuyan, nafile ve sünnet namazlarını kılan birisi, gelenekçi çevrelerde hem maddî,hem de manevî yönden destek görürken, bizim çevrelerde, çağdaş ekol ve düşünceleri bilen, iyi eğitim görmüş çağdaş bir bilim adamı
olarak bilinen, çağdaş görüş ve kültürle tanınan biri İslâmî bir inanca da sahip olursa, tüm bilimsel özellik ve kişiliğini yitirir. Eğer bilimsel kişiliğini inkâr edemezlerse, ahlâkî ve sosyal kişiliğini inkâr ederler. Bilimi onun bunun, şu veya bu kesimin çıkarma ya da halkın ve çağın zararına,kitlelerin çöküş ve durgunluğa düşürülmesi pahasına dine hizmetçi
kılmakla suçlarlar.
İster sosyolog, ister psikolog, ister filozof, ister çevirmen olsun, Avrupa'dan gelen tip; kişiliğini devrimci, aydın, ilerici ve yenileyici olarak korumak için ne yapması gerektiğini bildiğinden, modern aydın çevreler onun bilimsel ve sosyal kişilik ve değerini savunma konusunda kendilerini sorumlu kabul ederler. Bu tipler, eğer Jean Paul Sartre'ın konuşmalarından, Bertold Brecht'den ya da benzerlerinden biri olan
çağımızın tanınmış batılı aydınlarından bir çeviri yapsa, toplumda aydın ve ilerici bir tip olarak tanınıp yer edeceğini bilirler. Ama eğer bu adam kalkıp da dinî bir kitap yayınlasa, gelenekçi dinî çevrelerde kitabı
dinî bir kitap olarak tanınmayacağı gibi, o da dinden sözeden biri olara tanınmayacak, kitabı okunmamış, sözü işitilmemiş, bilinmemiş olacak.
Belki de tekfir edilecek veya fasıklıkla suçlanmış olacaktır. Bu onun birinci talihsizliğidir!