İnsan, sınırlı yaratılmakla birlikte, "sonsuzluğa vurgun' dur. Bunu asla garip bulmuyoruz. Garip olan, insanın «sınırlıda sonsuzu», «mahlûkta Hâlık'ı» araması değil «buldum» vehmine kapılarak «sonluyu sonsuz», «mahluku hâlık» sanmasıdır. Halbuki Íslâm'da, tevhid ve tasavvufun sırrı, şu kaide içinde özetlenmiştir: «O ki, Allah sanırsın, o sandığın şey, Allah'ın varlığını idraklerden gizleyen bir perdedir». Aklımıza ve tasavvurumuza ulaşan hiçbir şey ve hayal, asla ilâh olmaz. Allah, objektif ve sübjektif bir varlık değildir. O, «mutlak varlık tır. O'nu hayal ve tasavvur etmek mümkün değildir. Bu sebepten İmam-ı Rabbanî Hazretleri şöyle buyururlar: «Allah, tecelli eder, ötelerin ötesinde, ötelerin ötesinde, onun da ötesinde...» Evet, sonsuza kadar «ötelerin ötesinde... »
| Seyyid Ahmet Arvâsî, İlm-i Hâl, Bilgeoğuz Yayınları, Haziran 2016, s. 26-27.