Bu durumda birçoğu, birer din şehidi ya da intihar etmiş insanlar olarak sayılabilirdi. Din şehidi, kendi isteğiyle değerli gördüğü bir yaşamdan vazgeçen kimsedir;
fakat intihar edenlerin vazgeçtiği yaşam, artık değeri kalmamış bir yaşamdır. intihar aynı zamanda özel bir olaydır, fakat din şehitliği, kişinin ölümünü topluma maletmesi, bu ölümü başkalarının eline vermesi ve böylece, Auden'ın deyişiyle, bu ölümün yaşamın bağırsaklarında biçimlenmesine izin vermesidir. Sevdiğiniz bir şeyden vazgeçmek aptalca olabilir, ama en azından varoşlara özgü bir davranış değildir. Bu kadınlar yaşamlarını bilerek ellerinin tersiyle ittiler; bu davranış, bir uzmanın hesaplamalarını ya da bir iyilikseverin ateşliliğini değil, bir Dadaistin başkaldıran absürdlüğünü gerektiriyordu. Bu dünyanın güçlerini reddettiklerinde, varlıkları da bir sanat yapıtı gibi tüm anlamını yitirdi. 1950'li yılların kadınları olarak zaten fazla güç elde edemeyecekleri doğrudur,fakat dinsel yaşamları, bu güçsüzlüklerinden toplumsal bir boyut elde ediyor ve bu seçimlerini kolektif bir sembolr dönüştürüyordu.