Bedenine dokundu, soğuğundan korkuyla irkildi; duyusal sıcaklıktan yana ne varsa ölmüş, damarlarındakı kan jelatin gibi koyulaşmış öyle akıyordu sanki; kadın kendi cesedine sarılıp tabuta konulmuş, oradaki sessizliğin içinde yatıyor gibiydi. Sonra içini ansızın bir sıcaklık bastı ve çaresiz hıçkırıklara boğuldu. Önce ürküp karşı koymak istedi. Ama kimse yoktu ki burada, rol yapması gerekmiyordu, ilk kez kendisiyle baş başaydı. Sıcak gözyaşlarının buz kesmiş yanaklarından süzülmesini hissetmenin ve korkunç sessizlikle kendi hıçkırıklarını duymanın sancılı lezzetine gönüllü teslim oldu.