Son derece geleneksel birkaç filozofun içinde bile, dışarı çıkmaya çalışan birer anti-filozof vardır. Blaise Pascal, 'Felsefeyi yalınlaştırabilmek, gerçek bir filozof olmaktır,' demiştir ve dünyayı şırıngayla, bilek saatiyle, hesap makinesiyle ve halk otobüsleriyle -vakum kuramının temellerini atmasını saymayalım- ilk tanıştıran adam olarak, söylediklerinde bir otorite tınısı vardır. Felsefenin babası Sokrates, bir tür palyaço, ironi ustası ve kendini kanıtlamış bir kara cahildi. Aşçılar ve taş ustaları olmadan, profesyonel filozoflar olamazdı. Full-time aydınlardan oluşan bir topluluğu yalnızca ekonomik artıkların arkasında bulabilirsiniz, düşünürler bu noktaya gelene kadar avcılarla dayanışma içinde olmak zorundadırlar. 'DüŞünüyorum, öyleyse birileri angarya iş yapmış,' sözü, böylesi bir düşünce biçiminin anti-Kartezyen bir ilkesi olabilir. Alman filozof Fichte, Transandantat Egoizm adını verdiği bir kuram geliştirmiştir, fakat bu kurama yöneltilen eleştirllerin birinde olduğu gibi, insan Bay Fichte'nin bu kuram hakkındaki kendi görüşlerini merak ediyor. 'Erkek düşünüyor, öyleyse kadın pis işleri yapıyor, ' sözü, feminizmden hiç de fazla uzak değildir. Ya da belki de: ' Erkek düşünüyor, öyleyse kadının düşünme izni yok. '