Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Sensizlik bir şamar gibi yüzüme vuruldukça ben hep sessizliğe sarılırdım dört elle.Vücudumun her santimetrekaresi tutkal gibi yapış yapış bir tutkuyla öpüşürdü hasretinle.Bir ihanetle yeni baştan yüzleşir gibi kilitlerdim o zaman evin tüm kapılarını! Sarıldığım sonsuz ovalarında yeşeren intihar çiçekleri fotosentezle değil, kanımla beslenirlerdi geceleri.Çizgisiz beyaz kağıtlarımın üzerine dökülen zehirli bir mürekkep lekesiydi sensizlik; gitgide bulanıklaşarak akardın içime! Sensizlik, en kalabalık yalnızlığımdı benim, en frenlenemeyen, en şizofren yanım! Sensizlik, suratıma hunharca geçirilmiş panter pençelerinin bakışlarımda bıraktığı parmak izi! Sensizlik, sessizliğin en yüksek oktavında yazılmış, çığlık çığlığa söylediğim en kutsal ilahim! Sensizlik, ölüm gibi bir düşten tam öleceğin anda uyanmak... Sensizlik, en anlatılamayan masalı oysa evrenin, anlatmaya çalıştıkça aslında hiçbirşey anlatmadığını anladığın, anlatılamayacak bir masal sensizlik!... Sensizliği tanımlamaya kalkışınca en hüzünlü haliyle doğardı Güneş, ağaçlar ağlamaklı olurlardı ve koskoca bir sensizlik daha uykularıma taşınırdı! UYanırdım! Yastığımda gözyaşı, yorganımda kan lekesi! İçimdeki boşluğun tüm gücüyle ele geçirirdi tüm hücrelerimi. Hangi Düş Sokağı melodisine demir atsam içimde birbiri ardına depremler olurdu.Kullandığım hangi harfi çıkarsam içimde açtığın boşluk yok olurdu. Giderken bıraktığın soruların hepsi yetimdi, cevpsızdı, zordu!...
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.