Peki, daha sonra ne dedin?” diye sordu bana. Ben de,
“Hayrete düştü âşıklar, geçtiler kendilerinden
Aşk içinde yanıp yakıldılar, şaşırdılar yolları.”
dedim. Bunun üzerine, bir çığlık atarak, “Hayret, hayret!” dedi, “Aşka gönlünü kaptırmış biri hayrete düşsün, yolunu şaşırsın, bu nasıl olur? Oysaki onun ilgilendiği biricik işi aşktır; aşk insanın duygularını alt üst eder; aklını başından alır; ruhunu dehşet ve ürperti içinde bırakır; aşk insanı öldürür; dolayısıyla öldükten sonra hayrete düşmek nasıl olur? Aşkta kim kalabilir ki yolunu şaşırsın? Oysa usul, hakkı söylemektir, düzgün bir dille anlatmaktır. Senin gibi birinin bu şekilde konuşması uygun “değildir.” Bunun üzerine ben de “Ey hala kızı, senin adın ne?” diye sordum. O da “Kurretü’l-Ayn! (Göz Nuru)” dedi. Ben de ona “Sen benim gözümün nurusun!” dedim. Sonra selâmlaştık ve ayrıldık.