Kalbini yaşayan hayallerin gözle görünür, elle tutulur şeyler olduğuna inandırmaya başlar. Oysa ki, hepsi yalandır!.. Hem de ne yalan Nastenka, ne yalan… Örneğin; aşık olmuştur… Seviyor… Sevginin sevinçlerini, heyecanını, üzüntülerini bütün kalbiyle tadıyor. Bakın şunun yüzüne: Bu adamın delice hayallerinin sevgili nedir bilmeden kurulduğuna inanabilir misiniz? Demek, o ateşli aşk yalnızca bir düşten başka bir şey değilmiş. Peki ama, dünyadan birlikte uzaklaşarak, hayatlarını, iç dünyalarını birleştirerek yıllarca el ele yürüdükleri de doğru değil mi? Ayrılık anında; çevrelerinde kopan fırtınadan habersiz, siyah kirpiklerinden sızan gözyaşlarını götüren rüzgara aldırmadan sevgilisinin göğsünde ağlayan kız kimdir öyleyse?.. O halde bu da hayaldi. Sevgi, umut dolu dolaştıkları yıkık, hüzün verici, yollarını yosunlar kaplamış bahçenin de aslı yok mu? Ya o ihtiyar, suratsız ve hırçın kocasıyla oturduğu dedelerden kalma garip ev… Adam, birbirlerinden bile gizledikleri aşkın korkuluğuydu. Aşkları temiz ve günahsızdı; ama insanlar gene de fenadır Nastenka!