Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Atatürk, 19 Kasım sabahı, Dolmabahçe Sarayı'nda kılınan cenaze namazı sonrasında, Sarayburnu'ndan Yavuz zırhlısına alındı, yüz pare top atışıyla selamlanarak, İzmit'e doğru yola çıktı ve İzmit'ten trenle Ankara'ya nakledildi. Gerisini Susy, Atalayların evindeki radyoda, diğer apartman çocuklarıyla birlikte dinledi. Ankara'ya her gelişinde, alkışlarla karşılanan Atatürk ' ün bu kez gözyaşları ve matem marşlarıyla karşılandığını, bayrağa sarılı tabutunun, Millet Meclisinin önündeki katafalka yerleştirildiği­ni, tabutun dört bir taraf ında heykel gibi hiç kımıldamayan kılıçlı subaylar nöbet tutarken, hıçkırıklarla ağlayan halkın gece gündüz demeden sel gibi önünde aktığını öğrendi. Ertesi gün, Türklerin Ata'sı bir top arabasının üzerinde, geçici kabrine doğru yola çıktığında, bu kez tüm çocuklar ve birkaç anne, Madam'ın evindeydiler. Yine kulak kesilmiş radyoyu dinli­yorlardı. Şimdi, top arabasının ardında, Türk devlet adamlarının ve generallerin yanı sıra tören kı yafetlerini giymiş yabancı bir­ liklerin askerleri ve yabancı devletlerin temsilcileri vardı. Yabancı subaylar, on dokuz yıl önce düşmanları olan Türk subaylarının yanında, bayraklarını ve silahlarının namlularını yere eğmiş, saygıyla yür ü yorlardı. Arkalarından, öğrencileri, öğretmenleri, işçileriyle, köylüleriyle, okulları, kurumlarıyla, esnafıyla, bütün Türkiye, hıçkırıklar içinde yürüyordu. Etnografya Müzesinin önüne gelindiğinde, Çanakkale'de savaşırken bir bacağını kay­betmiş İngiliz mareşali Birdwood, Atatürk'ün tabutu önünden geçerken, elindeki Mareşallik asasını yukarı kaldırdı, saygıyla selamladı eski düşmanını. Ata'nın naa'şı top atışları arasında, geçici kabrine indirildi. Tam da o anı anlatırken, spiker kendini zor da olsa tuttu ama Susy, başını Demir'in omzuna dayayıp hıçkırmaya başladı. "Buna ne oluyor böyle?" diye sordu, Madam. "O kendini hem Türk hem de Atatürk'ün kızı sanıyor," dedi Elsa.
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.