Hani bir kemanın telinde tutulamaz, anlaşılamaz, bir kural altına alınamaz nağmeler olur ki ruhu titretir...Hani gün doğmadan evvel ufuklara hafif bir renk uyumuyla dağılmış sisler okur ki üzerlerinde resmedilemez, belirsiz yansımalar uçar; bakışlara öpücükler serper... Hani bazı gözler olur ki sonsuz karanlıklarla dolu bir ufka açılmış kadar ölçülemez, nerede biteceği belli olmayan derinlikleri vardır, hissiyatı yutar... İşte bir lisan istiyoruz ki onda o nağmeler, o renkler, o derinlikler olsun.