Gök gürledi; yağmuru, esintiyi ve gitgide uzaklaşan taka sesini bir yıldırım aydınlattı. Karşı kıyıda müezzinler korosu bir işaret almışçasına arka arkaya ezan okumaya başladılar. Boğaz'ın üzerinde bir yükselip bir alçalan martılar gibi biri inerken diğeri çıkıyor, biri sanki durup dinleniyor, birinin avazı çok öteye gitmiş de diğerlerini oradan yanına çağırıyormuşçasına uzaktan geliyor ve yağmur sesine eklenen bu ilahi kanon, az önce girdiği tartışmada sükûnetini kaybeden Alper'i hem teskin ediyor hem hüzünlendiriyordu. Tartışma esnasında bir kibrit alevi gibi çakıp parlayan Alper, şimdi o alevi kuvvetli bir nefesle yitirmişçesine durulmuştu. Her tartışma sonrası böyle hissediyordu: Yanık bir kibrit misali kararmış, eğrilmiş ve bütünüyle tükenmiş...