Şimdi biz burada bağırsak, çağırsak, yaşamakta olan insanlar bizim sesimizi duyarlar mı? Duymazlar... Çünkü biz ölüce bağırırız, ölüce konuşuruz. Yaşayanlar da ölü dilini anlamazlar. Dünyada yaşarken de böyle oluyor. Bir çok insan bağırıyor, çırpınıyor, ağlıyor, ama seslerini duyuramıyorlar. Çünkü böylelerinin yaşayıp yaşamadıkları belli değildir, bizden ayrımları yoktur. Nüfus sayımı, seçimlerde oy verme zamanı, vergi ödeme yükümü, askerlik gibi yurt görevleri dışında insandan sayılmazlar, şu ölüsü kandilli dünyada. “Sen de insan mısın?” diye sorunca, göğsünü gere gere, “Evet, insanım!” diyebilecek kaç kişi vardır?”