Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Evvela okuyucum; bunlar hikâye değil tarihtir. Jacques'ın edepsizliklerini anlattığın zaman kendimi Tiberius'un hovardalıklarını anlatan Suetonius'dan daha suçlu bulmuyorum. Zaten Suetonius'u okursanız onda hiçbir kabahat balmazsınız. Neden Catullus'u, Martialis'i Horatius'u, Juvenalis, Petronius'u okurken kaşlarınızı çatmıyorsunuz? Neden Stoacı Seneca'ya: "O ayyaş ve kendini dev aynasında gören kölenize ne ihtiyacımız var? Neden yalnız ölülere karşı hoşgörülüsünüz, bu ayrımcılık üzerinde biraz düşünürseniz, bunun bazı günahkâr eğilimlerden kaynaklandığını anlarsınız. Temiz yürekliyseniz beni okumazsınız; yoldan çıkmışsanız beni hiç tereddütsüz okursunuz. Ayrıca burada anlattıklarım hoşunuza gitmezse Jean-Baptiste Rousseau'nun önsözünü açın; orada benim savunmamı göreceksiniz. Hanginiz Voltaire'i La Pucelle'i yazdığı için suçlayabilir? Hiç kimse. O halde insanların davranışlarını ölçmek için iki teraziniz var. Ama, bana "Voltaire'in La Pucelle'i bir şaheser!" diyorsunuz. Daha kötü ya; bundan ötürü daha çok okunacak demektir. Bana: "Senin Jacques'ın, incelikten yoksun bir şekilde yazılmış, gelişigüzel sıralanmış kimi gerçek, kimi uydurma bir olaylar yığınından başka bir şey değil!" diyeceksiniz. Daha iyi ya! Bundan ötürü benim Jacques daha az okunacak demektir. Her bakımdan haksızsınız. Eserim güzelse sizi keyiflendirecektir; kötüyse hiçbir zararı dokunmayacaktır. Sizin yaptığınız abuk sabuk şeyleri takma adlar altında yazmak benim için çok eğlenceli bir şey. Sizin budalalıklarınız beni güldürür. Yazdıklarıma bunun için kızıyorsunuz. Okuyucum, size samimiyetle şunu söyleyeyim ki, ben sizin kadar kötü biri değilim. Kendimi sizin kötülüklerinizden koruyabilmem, sizi kitabımın tehlikesinden veya vereceği can sıkıntısından korumak kadar kolay olsaydı ne kadar sevinirdim! İkiyüzlü alçaklar, beni rahat bırakın; siz kızgın eşekler gibi sevişin; ama benim sevişmekten söz etmeme de izin verin. Sizi bu konuda serbest bırakıyorum, siz de benim sözümü söylememe fırsat verin. Siz hiç çekinmeden öldürmek, çalmak, ihanet etmek kelimelerini açık açık söylersiniz de, sevişmeyi ancak dişlerinizin arasından mırıldanırsınız! Yoksa bu sözde ahlaksız sözleri ağzınıza mümkün olduğunca az aldığınız için onları daha az düşündüğünüzü mü sanıyorsunuz? Bu kadar doğal, gerekli ve yerinde olan cinsel ilişkinin size ne zararı dokundu da ona konuşmalarınızda hiç yer vermiyorsunuz ve sözünü ettiğinizde de ağzınızın, gözlerinizin, kulaklarınızın kirleneceğini sanıyorsunuz. En az kullanılan, en az yazılan ve en az söylenen terimlerin iyice bilinmesi, genel anlamda anlaşılmış olması gerekir. Zaten bu böyledir de, futuo (Lat. Argoda düzüşmek) kelimesine, bunun için, ekmek kelimesinden daha çok alışığızdır. Bunu her çağdaki insanlar bilir, her dilde yeri vardır. Her dilde aynı manaya gelen binlerce kelime vardır. Her dilde, açıkça ifade edilmeden, sıradan bir şeymiş gibi dile getirilir ve en çok yapılan şey olan seks kendinden en az bahsetmek zorundadır. Hâlâ sesiniz kulağımda: Bana "Seni gidi sinsi, hayasız safsatacı.” diyorsunuz. Haydi cesaret! Elinizden hiç düşürmediğiniz kitabına sadece tercüman olduğum değerli bir yazara sövün bakalım. Onun üslubundaki aykırılık bana göre temiz ahlakının güvencesidir, o Montaigne’dir. Lasciva est nobis pagina, vita proba. (Lat.Aykırı yazılar, ama ahlaklı yaşam.)
Sayfa 209Kitabı okudu
·
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.