Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Söylemin aynı zamanda iktidarın hem aracı hem sonucu olabileceği, ayrıca karşıt bir strateji için engel, tökez, direnme noktası ve çıkış da oluşturabileceği karmaşık ve istikrarsız bir bütünü kabul etmek gerekir. Söylem iktidarı harekete geçirir ve üretir; onu güçlendirir ama aynı zamanda da yıpratır, zayıflatır ve onun silinmesini sağlar. Aynı biçimde, suskunluk ve giz iktidarı korur, onun koyduğu yasakları sabitleştirir, ama aynı zamanda onun çatışmalarını yumuşatır ve az ya da çok karanlık hoşgörülere yer açar. Örneğin doğaya karşı işlenen "o" büyük günahın tarihini düşünelim. Livataya -o son derece karışık kategoriye- ilişkin metinlerin aşırı saklılığı, bu konuya ilişkin neredeyse genel suskunluk, uzun süre çift yönlü bir işlerliğe yol açtı: Bir yandan aşırı bir katılık (XVIII. yüzyılda uygulanan ve yüzyılın ilk yarısında hiçbir önemli protesto hareketine neden olmayan yakma cezası), diğer yandan görünürde gerçekten çok geniş bir hoşgörü (bu hoşgörünün varlığı, ya adli mahkûmiyetlerin azlığından hareketle dolaylı olarak, ya da orduda veya özel din kurslarında bulunabilen erkek cemiyetlerine ait bazı tanıklıklardan hareketle daha doğrudan biçimde çıkarsanır). Ancak, XIX. yüzyılda, psikiyatride, hukuksal içtihatta ve edebiyatta, eşcinselliğin, sapkınlığın, oğlancılığın "psişik hermafroditlik'in türlerine ilişkin bir dizi söylemin ortaya çıkması, hiç kuşkusuz "bozulmanın" bu yöresindeki toplumsal denetimlerin güçlü biçimde artmasına olanak sağladı; ama aynı zamanda da buna "karşılık niteliği taşıyan" bir söylemin oluşmasına yol açtı: Eşcinsellik kendisinden söz etmeye, meşruluğunu ya da "doğallığı”nı, çoğu zaman da tıbbi olarak safdışı bırakılmasına neden olan söz dağarcığını ve kategorileri kullanarak talep etmeye girişti. Bir yanda iktidar söylemi, karşısında da ona karşı çıkan bir söylem yoktur. Söylemler, güç ilişkilerinin alanında birer taktik öğe ya da bloktur; aynı strateji içinde farklı, hatta karşıt söylemler olabilir; ya da tersine söylemler karşıt stratejiler içinde hiç biçim değiştirmeksizin gidip gelebilirler. Cinsellik üzerine geliştirilen söylemlere, her şeyden önce hangi kuramdan türediklerini, hangi ahlâksal paylaşımları sürdürdüklerini ya da, egemen ya da egemenlik altındaki hangi ideolojiyi temsil ettiklerini sormak gerekmez: Asıl gereken onları iki düzlemde sorgulamaktır: taktik üretkenlikler (hangi karşılıklı iktidar ve bilgi etkilerini sağlıyorlar) ve stratejik bütünleşmeleri (ortaya çıkan çeşitli çatışmaların şu ya da bu evresinde onların kullanımını hangi konjonktür ve hangi güç ilişkisi gerekli kılar) düzleminde.
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.