“Jeff, Celis’in elindeki meyve sepetini alırken ‘Bir kadın ağır şeyler taşımamalıdır,’ deyince kız yüzünde gerçek bir şaşkınlık ifadesiyle ‘Neden?’ diye sormuştu. Tabii ki Jeff bu çevik, iri yapılı genç ormancının yüzüne bakıp da, ‘Çünkü kadınlar daha güçsüzdür,’ diyememişti, zira bu kız güçsüz falan değildi. Bir yarış atına, sırf yük atına benzemiyor diye güçsüz denir mi?
Kem küm ederek kadınların ağır işler için yaratılmadığını söyledi.
Kız önce ötedeki arazide iri taşlardan yeni bir duvar diken kızlara baktı, sonra dönüp kadınların inşa ettiği evlere, üzerinde yürüdüğümüz o pürüzsüz yola, ardından da Jeff’in elinden aldığı küçük sepete baktı.
‘Anlamadım,’ dedi sonra tatlı tatlı. ‘Sizin ülkenizdeki kadınlar bu kadarcık bir şeyi bile taşıyamayacak kadar güçsüz mü?’
‘Bu bir gelenek,’ dedi Jeff. ‘Bize göre annelik öyle ağır bir yüktür ki geri kalan her şeyi erkekler taşımalıdır.’ ‘Ne hoş bir düşünce!’ Dedi kız mavi gözleri ışıl ışıl parlayarak.
‘Gerçekleştirebiliyor musunuz peki?’ diye sordu Alima o keskin zekasını konuşturarak. ‘Bütün ülkelerdeki bütün erkekler her şeyi taşıyor mu?’”