Ne söyleyebiliriz yarın bir taş konuşmak isterse?
Bir portakal ağacı saçını başını yolarak
Yollara düşerse birden?
Çiçekler ölülerin yüreklerinde büyür
Toprak öyle çok ölüyle dolar ve
Deniz, bir ölü yıkayıcısı olarak vurursa kıyılara?
Fundalıkların dibinde biriken kireç
Suların saçlarındaki yakamoz duvak
Sorarsa, sorarsa yineleyerek: Neden?
Benim ne işim vardı, insanların tarihinde?
Yerde sürüklenen ölü, gazetede bir resim
Çiçekler götürüyoruz sevgililerimize
Senin yattığın topraktan koparılmış
Bir yaz günü, geceyarısı uyanıp
Bir bardak su içiyoruz musluktan
O su, senin damarlarından geçerek gelmiş
Kimse düşünmüyor beyninle yüreğinin
Arasında durduğunu dünyanın ekseninin...
İşte o zaman bir suç çağrışımı oluyor yaşamak
Dünya özür dileyecek senden bir gün
Biliyorum, tarih orda başlayacak...
Yere sürüklenen ölü, göğe kıvrılan bıçak
Yüzün, dünyaya yakılan ağıtların önsözü olacak...