Sadece bir iç sızısı benim beklediğim... Gecenin o en geç en derin saatlerinde, bir yerlerde birileri uzanırsa şiirime, kalbim, kutla ve kutsa kendini!
Ş.Erbaş
Bir uyusam gökyüzü yorgan olacak
Soluğumu bir üflesem
Dünyanın bütün metropollerinde yangın çıkacak
İçimi çeksem sönecek
Yanımda kibrit çakmayın
Kanımdaki alkol ateş alacak...
Sayın müdür bu bana küfür etmek istiyor
Sayın savcı bunun adı kundaklamak olmalı
Sayın eleştirmen bu şiir değil
Sayın garson hesabı kim ödeyecek
Cennetten cinnete giden yolda
Bu adam nasıl yürüyecek...
Ne söyleyebiliriz yarın bir taş konuşmak isterse?
Bir portakal ağacı saçını başını yolarak
Yollara düşerse birden?
Çiçekler ölülerin yüreklerinde büyür
Toprak öyle çok ölüyle dolar ve
Deniz, bir ölü yıkayıcısı olarak vurursa kıyılara?
Fundalıkların dibinde biriken kireç
Suların saçlarındaki yakamoz duvak
Sorarsa, sorarsa yineleyerek: Neden?
Benim ne işim vardı, insanların tarihinde?
Yerde sürüklenen ölü, gazetede bir resim
Çiçekler götürüyoruz sevgililerimize
Senin yattığın topraktan koparılmış
Bir yaz günü, geceyarısı uyanıp
Bir bardak su içiyoruz musluktan
O su, senin damarlarından geçerek gelmiş
Kimse düşünmüyor beyninle yüreğinin
Arasında durduğunu dünyanın ekseninin...
İşte o zaman bir suç çağrışımı oluyor yaşamak
Dünya özür dileyecek senden bir gün
Biliyorum, tarih orda başlayacak...
Yere sürüklenen ölü, göğe kıvrılan bıçak
Yüzün, dünyaya yakılan ağıtların önsözü olacak...
Kalırsa bir soru kalır benden
Yanıtı var mıdır bilmem?
Yazar elim upuzun bir şiir
Söyler dilim içli bir türkü
Kalırsa bir soru kalır benden
Gökte yıldızdır o, toprakta gömü.
Kalırsa bir soru kalır benden
Bir de üç beş şiir, iyi kötü...
Diklendikçe kendi rüzgarından başı dönen gurur
Yürüdükçe yollardan pencerelere yükselen buhur
Çok şey görmüş geçirmişsin biliyorlar
Gibi ölüm, gibi aşk, gibi şiir
Onca insan niye öldü - sormuyorum artık
Ölüm bile kılık değiştirmişken şimdi
Hala yaşıyor olmanın şaşkınlığı var üstümde
Sanki her doğan gün bir bağış gibi
Gökyüzü maviliğinden soyunuyor
Akşamdandır diyorlar, dünya hala dönüyorsa
Öyle dalgın, umarsız...
Sorsam neyi, bağırsam kime, beni kim anlar?
Bir kaçık şair diyecekler
Anca yalnız, kanca yalnız. . .