Konferansa gelen Alman müslümanlardan bir mühtediyye
Ahrent Hanım vardı. Bu kadın elli yaşlarında idi. Buluğ
çağından müslüman olduğu zamana kadarki namazlarını kaza
etmeye çalışıyordu. Bu yüzden ayakları yara olmuştu. Halbuki namaz borcu müslüman olduğu tarihten başlıyordu. Lâkin
bunu söyleyenlere inanmıyordu. Bana sordu. İzah ettim. Konferansım Almanca'ya nakledildiği için, sözlerimi dinlemişti.
İtimat etti. Onu Türkiye'ye dâvet ettim.
«- Buna nasıl cesaret edebilirim. Ben daha yeni bir
müslümanım!..» karşılığını verdi. Türkiye’yi İslâmî bakımdan
Osmanlı zamanındaki halde sanıyordu. Hâle bakın ki; bundan
on yıl sonra şu kadın Türkiye'ye gelmiş ve hatta benim evimde yapılmış hanımlararası bir toplantıya da katılmış bulunduğu
halde benim evime geldiğini öğrenemeden dönüp gitmişti. Ben
de çok sonra O'nun bizim evde çekilmiş fotoğrafını görünce bu
durumu anladım