Fransa dönüşü yine Aachen'da Evren Karadayı'ya
uğradım, artık ramazan bitmişti. Bayram namazını Bilâl
Câmii'nde kıldım. Namazdan sonra bu câmiin alt katındaki
yemek salonunda çay içiyorduk. Masamdaki arkadaşlarla
tanışırken, birisinin Sivaslı, diğerinin Konyalı ilh.. olduğunu
söylemelerine mukabil gayet fasih Türkçe konuşan biri de:
«—Ben almanım!..» demez mi?! Doğrusu inanılır gibi
değildi. O'na ismini sordum:
«- Ahmed Schimide!..» dedi.
«- Aşkolsun!. Ne kadar güzel Türkçe konuşuyorsunuz!..
Söylememiş olsaydınız, ben sizin Türkçe'yi sonradan
öğrenmiş bir insan olduğunuza asla ihtimal veremezdim!.» deyince muhatabım kulağıma eğilip:
«- Kadir Bey, ben türk gibi müslümanım!..» dedi. Hayretim daha ziyade arttı.
«- Bu da ne demek?! Türk gibi müslüman olmanın alâmet- i
lârikası ne?!» diye sordum. Salonda her kavimden müslümanların duymasını istemiyordu. Yine kulağıma eğilerek:
«- Türk gibi müslüman olmanın alâmet-i fârikası «edebli»
ve «cesur» olmaktır!..» dedi.
«- Hariçten gelip müslüman olabilmiş, bu yüce dinin hakikatine nüfuz peydah edebilmişsin!. Buna ilâveten bir de
böyle incelikleri kavramışsın!.. Bravo!..» dedim.