Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

168 syf.
·
Puan vermedi
İstanbul’un en soğuk olduğu kışlarından biriydi. Çok karlı olan. Hani nisan ayında bile karın kalkmadığı kış. 1987 kışı. Ben o zaman askerdim. Bakayaydım. Görmedim o kışı. Çok anlattılar ama. Erbil vardı askerden. O da 8 aylık, kısa dönem. Avukat. Edebiyat konuştuk çok. Derin okuma, dedim. Ben derin merin bilmem aga, okurum, dedi o. Olur mu oğlum, derin okuma yapamıyorsan, okur olamadın demektir, dedim ben de. Derin okuma, yazarın dehlizlerini fark etmedir. O dehlizlerden gider, yazarın felsefi göndermelerini bulur, gerçekliğini, belki de yazara rağmen, yazarın bile aklına gelmeyecek bir yere oturtursun yazarı. Bunun için de, bol bol alt yapı yapman lazım. Bu minvalde konuşmalar yaptık işte. Sonra sivilde de görüştük Erbil’le. 1996 senesinde bir gün aradı. Cep telefonları yaygın olmasa da var o zaman. Ben de ilk cep telefonu satan bayilerden biriyim. Ona da ben satmışım. Tam 1500 dolar. Tuğla büyüklüğünde bir AT&T telefon. İhsan Oktay Anar’ı bilir misin, dedi. Puslu Kıtalar Atlas’ı. Ne kitap ama. Tövbe duymadım, dedim. Senden, dedi, bir derin okuma beklerim Hele bir oku da. Zaten Tutunamayanlar’la Oğuz Atay yakmış çıramızı. Derin merin bırakmamış, hepten göçürtmüş okumamızı. Biz Marksizm’in kündesindeydik o zaman. Adam küçük burjuvaziyi anlatıyor. Söyleyecek lafımız yok. Dersek şayet, yoz, deriz, o da ayıp kaçar. Sungur Savran roman yazsa, Troçkist derin okuma yapardık. Yazmadı ama. Anladık ki. Anladım ki, bizim derin okumalarımız sadece Toplumsal Gerçekçi eserlere. Bu minvalde konuştuk. O mahcup. Ben de. Aklımda bunlar bitirdim romanı. Daha başında romanın, bir şeyler var ama tanıdık, sanki hepsi devşirilmiş gibi geldi bana. İhsan Oktay Anar’dan. Dili güzeldi Allah için. Kurgusu da öyleydi. Türkçeye takla attırmış. Benim çok hoşuma giden taklalar. H.Ali Toptaş gibi değildi bu göndermeler. Kastettiğim çok güzel, belki de artık unutulmuş Osmanlıca kelimelerdi. Göndermeler özgün değildi. Zaten kendisi de İOA’ya üstadım demiş. Bir yerde “senin güvenini kaybetmektense varım yoğum olan bu kitabı kaybederim daha iyi,” demiş. Acem tüccarın sözünü pek beğenen Yakup Efendi. Ben bunu “İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim," diyen, Bosch'un kurucusu ve yaşadığı dönemde "endüstriyel gelişimin öncüsü" olan Robert Bosch’a bir gönderme olarak aldım. Çok akıllıcaydı. Aslında bir yığın şey vardı özgün, ama kelimeler İOA’ındı, yazmıyorum. Son tahlilde, bir tarihi roman olarak bu eseri çok sevdim. Tavsiye ederim. Okursanız, derin okumayı bir kenara bırakmak şartıyla (bu, bu fukaranın üflemesi tabii), roman süperdi. Açtım, okumaya başladım. O kadar sürükleyiciydi ki, bitirmeden uyuyamadım.
Şehristan Rivayetleri
Şehristan RivayetleriSerhat Poyraz · Kırmızı Kedi Yayınları · 201229 okunma
··
107 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.