Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Fakat ağaçtan, çimenlerden, dereden uzaklaşıp şehre, insanların olduğu yerlere, sokaklara, binalara, kapıya pencereye, koridora, çatıya bodruma, insanların ömürlerini tükettikleri karanlık mahremiyet köşelerine, kalabalıkların hareketliliğine, yataklara, sandalyelere ve fırınlara her zaman geri döndü. Ağaç ise öteki, daha eski ve güzel aleme, kirlenmemiş asude dünyaya aitti; başka zamanın toprağından, suyundan, havasından, Tanrısal faziletten vücuda gelmişti, antik mekanların huzur dolu sessizliğinde, Roma’da, Atina’da, Kahire’de raks eden beyaz incir ağacı. Dişlerini sıkarak kendini ağacın düzgün dallarının üzerine çeker, ağaçla konuşurdu: “ Senin geldiğin zamanın bir parçası olmak, eski dünyada olmak, bir yandan da burada, meyvelerini yemek, gücünü hissetmek, dans ederken seninle olmak; ben, dünyada bir başıma, sadece seninle, benim ağacım, bendeki sen.” Ağaç da çocuk da ölmüş, yine de ebediyen var olacaklar, beyaz ağaç ağır ağır dans ediyor, çocuk konuşulmamış, konuşulamaz bir dille ağaca sesleniyor: “ Sen, dünya güzeli, sokaklar beni bekliyor, vaktim geldi.”
Sayfa 148Kitabı okudu
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.