Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Nazif bey bir keresinde, "Her iklimin kendine has bir sesi, musikisi vardır" demişti. Bunu ilk söylediğinde bir mana verememiştim. fakat üniversitenin ilk senesi yaptığım uzun yürüyüşlerin neticesinde Nazif Bey' i anlamaya başladım. Gerçekten de buranın, yani eski İstanbul' un kendine has bir sesi, musikisi vardı. Gençliğimdeki Suriçi, ezanın seyyar satıcı çığlığı ile karıştığı; vapur düdüklerinin martıları simit yemeğe çağırdığı bir yerdi. Fakat şimdi durum başka. Hem iklim, hem musiki değişti. Geçip gitmişe hayran olan biri olmadığımdan, "Eski İstanbul, sesini kaybetti" diye ağlayacak değilim. Evet, müezzinlerin de martılarında eski heyecanları yok. Ama bunda bir olağanüstülük yok. Çünkü heyecan denen şey aslında emanettir. Bugün bendeyse, yarın başkasındadır. "İstanbul eski sesini kaybetti" diyenler de aslında "heyecan" kavramını anlamayanlardır. Onlar heyecanı hep aynı yerlerde ararlar, umduklarını bulamayınca da "Gitmiş, kaybolmuş" derler. İstanbul' un bugün dahi bir sesi vardır. Olmak zorundadır. Çünkü heyecan denen şey kaybolmaz; sadece el değiştirir. Belki de o, Fatih devrinde surda gedik arayanlarda, Üçüncü Selim döneminde ise sazende ve hanendelerdeydi. Bilmiyorum. Fakat şu bir gerçek ki şehrin musikisi, heyecanlıların sesinde saklıdır.
Sayfa 74 - ÖtükenKitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.